Kadın Hakları Kimin Tekelinde?

Gökhan Darılmaz

Toplumsal meselelerde özellikle bazı konular tartışılırken sesler bir anda yükseliverir.

Adeta tansiyon çıkar, savunmaktan ya da sorun çözmekten çok amaçları suçlamak olan insanlar, avaz avaz bağırırlar.

Onların (kimi zaman haklı olsalar da) bu yersiz çıkışları, asıl konudan uzaklaşılmasına neden olur.

 Birçok başlıkta yaşanan bu hadise en çok kadın haklarında yer bulur.

Bayanları temsil ettiğini söyleyen çoğu kişiyle diyaloga girmeye çalışmak bile elektrikli bir tele dokunmak gibidir. Anlamayı bırakın dinlemek bile yorar insanı.

Başkalarına kulak vermezler ve durmadan bağırırlar.

Tavırlarını ve hak arama yollarını gördükçe, sıra dışı(?) tepkilerini ve protestolarına şahit oldukça, kadın sorunlarının bu şekilde çözülemeyeceğine üzülerek şahit olmuşumdur.

 Geçtiğimiz günlerde kutlanan Dünya Kadın Hakları gününde de benzer manzaralar yaşandı.

İlginç gösteriler, dikkat çeken eylemler, günün önemine dair açıklamalar ve akabinde birçok kurumun reklam ve ticari kaygı güden programları düzenlendi.

Tuhaf olan kadın haklarını hayatının hiçbir döneminde sıkıntı çekmemiş, dayak yememiş, herhangi bir olumsuzlukla karışlamamış bayanların feminist duygularla savunmalarıdır.

Elbette kadın haklarını yalnızca mazlum ve mağdur olanların savunmasını beklemiyorum. Sorun hepimizindir ve herkes bu konuda üzerine düşeni yapmalıdır. Benim problemim bir parça gösteriş ve bol miktarda “Ezilmiş kadın hakkını arayamaz. Ben onun yerine savunurum” mantığıdır.

Tabii yalnızca bunlar olmadı, güzel çalışmalarda yapıldı. Ülkemiz hanımlarına seçme ve seçilme hakkının tanındığı bu anlamlı günde, kadınlara yönelik şiddetin, ayrımcılığın, her türlü istismarın önüne geçilmesi için neler yapılabileceği konuşuldu, tartışıldı.

Ne yazık ki ,etkisiyse akşam ana haber bültenlerinde yer bulana kadar devam etti. Sonradan unutulup gitti.

 Sekiz Mart Dünya Kadınlar Günü gelene kadar bir müddet bu meseleye değinen olacağını sanmıyorum.

Hâlbuki oldukça önemli bir konu…

Nede olsa ülkelerin gelişmiş olmasını bırakın, toplumların vicdan sahibi, merhamet sahibi olup- olmadıklarının en önemli göstergesidir kadın hakları…

Bun karşın başta Müslüman ülkeler olmak üzere dünyanın birçok yerinde bayanların çok önemli sıkıntılar yaşadığını görmekteyiz.

Hatta Müslüman ülkelerin özellikle bazı Arap Devletlerinin bu tutumu, İslamfobik bir düşünce oluşturarak, Müslümanlığa karşı önyargıyı arttırmak isteyen insanların ekmeğine yağ sürüyor.

Hatta İslam’a karşı olanlar hemen çeşitli İslam ülkelerini gösterip bayanlara “İşte sizi böyle yapacaklar” diyorlar.

Bu noktadan baktığımızda kadınlara uygulanan zulüm kadar, diğer büyük bir tehlikenin yapılan tüm yanlışların haşa İslamiyet’e dayandırılıyormuş gibi gösterilmesidir.

Şimdi hangi Müslüman ülke kadın haklarında nasıl davranırsa davransın bizim örnek alacağımız ayetler ve Peygamberimizin konuyla ilgili davranış ve sözleridir.

Konuya bu eksende incelediğimizde, durumun yaşanılanların tam aksi olduğunu görmekteyiz. Hazreti Peygamberin eşini kaybettiği yıla hüzün yılı denilmesi, kızına ise babasının annesi şeklinde hitap etmesi, onu için “ Fatımayı üzen beni üzer, beni üzer Allah’ ı üzer” demesi, ayrıca birçok hadisi şerifinde kadınların erkeklere Allah’ın bir emaneti olduğunu söylemesi, aslında durumun tam tersi olduğunu gözler önüne sermektedir.

Ayrıca, İslam'ın ilk günlerindeki hanımlar, toplumdaki yerlerini o kadar rahatlıkla almışlar ki, haftada bir erkekler gibi cumaya gitmekle kalmamış, günde beş vakitte cemaate iştirak eder olmuşlardır. Camide erkeklerin hemen arkasında saf tutan hanımlar, gerektiğinde sorularını buradan sormuş, cevaplarını da yine oradan almışlardır.

O günlerden bu zamana ne yazık ki, Müslümanlar bu davranış kalıbından uzaklaşmışlar ve başka inançtaki insanların İslam kadın haklarına önem vermiyor şeklinde düşünmesine neden olmuşlardır.

 Müslümanlar kadınlara şiddet uyguluyorlar. Kadınlara dayak atıyorlar. Müslümanlar kadınlara şiddet uygulama hakkını Kur’an’dan alıyorlar. Kadınlara boşanma hakkı vermiyorlar. Kadınlara çalışma hakkı vermiyorlar. Kız çocuklarına yeterli eğitim vermiyorlar. Kızların okumalarını günah sayıyorlar. Müslüman erkekler aynı anda birden fazla kadınla evlenebiliyorlar ve bu yetkiyi de Kuran’dan alıyorlar.

Saydığımız bu iddialara daha başkalarını da eklemek mümkündür. Böyle düşünen ve bu düşünceyi yaymak isteyenler, Kur’an’da ve Hz. Peygamberin kesin sünnetinde kadın haklarını kısıtlayan çok sayıda hükmün bulunduğunu, Müslümanların da onları uyguladıklarını ileri sürmektedirler.

Evet, Müslüman toplumlarda kadın haklarının kısıtlandığı bir gerçektir. Bu iddia doğrudur. Burada yanlış olan şey, kadın haklarının kısıtlanmasının İslam’ın bir gereği gibi algılanmasıdır. Bu yargı doğru değildir.

Müslüman toplumlarda kadın haklarının kısıtlanmasında, eski geleneklerin bilgisizlik ve cehalet nedeniyle devam ettirilmesi ve İslam’ın yanlış anlaşılması olduğu söylenebilir.

Ülkemizde de özellikle kadın hakları ve kadına verine değerle ilgili eksik kanılarda bulunmaktadır. Örneğin sanılanın aksine bugün doğu bölgesinde(iki- üç il hariç) kadının değeri, sosyal hayatta ve ev içinde çok daha fazladır.Ama ne yazık ki bir çürük elma  bütün sepeti çürütürse, bir kişinin yanlışı bir topluma , bir şehre mal edilebiliyor.

 Son olarak şunu vurgulamak isterim ki, kadına yönelik şiddet her geçen gün  ne yazık ki artmaktadır. Hukuksal düzenlemeler, cezalar, tazminatlar, vs. bu işe asla çözüm olmayacaktır, asıl çözüm, “ÖZE DÖNÜŞ” tür.

Hayırlı İşlerinizde Başarılar Diliyorum…