İnsanlığın mimarı, nahif bedenin yufka yürekli varlıklarıdır kadınlar.
Allah’ın emaneti, ayağının altına cennetler serilen annedir onlar.
Kadın deyince hafızamda şekillenen kimlik ve gönül aynama düşen resim her nedense anne ismidir hep.
Evin gönüllü işçileridir onlar… Sigortasız maaşsız emekçiler. Emeklerinin hiçbir maddi anlamda karşılığı yoktur.
Sevdiler mi içten riyasız severler.
İçinde bulunduğumuz toplum başta olmak üzere neredeyse her toplumda en zor iştir kadın olmak efendiler! Hele birde yavruları varsa daha da zordur her şey. Çünkü kaderin onlara biçtiği en önemli rol anneliktir. Tüm sır sabır, çile, merhamet, hüzün, sevgi, şefkat bunların hepsi şu dört harfle anlam bulur; Anne.
Erkek hegemonyası altında sürekli ezilirler. Herkes ve her şeyden baskı görür çoğu zaman. Bazen bu bizzat hayat arkadaşı, bazen çevresi bazen de bütün toplum olur. Hep şiddete maruz kalır ama yine de susar kadınlar... Susmasının sebebi de yine aynı toplumdur. Bazen de sevdikleri. Evlatları mesela. Onlar için sabretmeli, onlar için sevmediği insanları bile sineye çekmelidir kadın.
Bazen de sabrın adıdır kadın.
Belki de gülü için dikenlere dağlatmaktır kendini kadın olmak.
Bütün sır bu dört harfte gizlidir, Anne.
Bizi biz yapan değer yargılarımızdır. Aynı suçu erkek işlerse farklı kadın işlerse farklı muamele ederiz vesselam.
Ve bazen şu şiir takılır aklıma nedensiz ara sıra;
korkunç ve mübarek elleri ince küçük çeneleri kocaman gözleriyle/
anamız eşimiz yarimiz/
sanki hiç yaşamamış gibi ölen/
ve soframızdaki yeri öküzümüzden sonra gelen
sofradaki öküzden sonra gelen kadınlarımız
Allah’ın emaneti kadın, veda hutbesinde peygamberimiz tarafından ashabına ve ümmetine emanet edilen kadın ve İslam ülkelerinde kadının hal-i pürmelali dışlanan horlanan, dövülen hatta öldürülen kadın… Suç İslam’da değil İslam’ı bilmeyen Müslümanda. Suç bizim yani.
Gelelim kendini modern çağdaş olarak lanse eden toplumdaki kadına; Kendini özgür sanan hür sanan güya kariyer yapmaya çalışan kadına yani. Daha vahim bir yerlerde onlar. Dış görünüşüyle toplumda var olan ve belki de hiçbir zaman yüreğine bakılmayan o kadınlara… Gerçi benim kadın deyince aklıma ojeli ellerden daha çok nasırlı eller geliyor nedense… Şerife bacılar gelir, kurtuluş savaşında destanlaşan kadınlar gelir, Hz. Aişe gibi, firavunun sarayında yetişen Asiye gibi, Meryem gibi, Meryem’ini Allah’a adayan Hanne gibi, Ümmetin gözbebeğine yoldaş olan Hatücetül Kübra gibi cesur kadınlar gelir aklıma.
Birde siz gelirsiniz aklıma kadın deyince ,savaşın hüküm sürdüğü coğrafyalarda yaşayan acının kadınları, çocukları kıyıya vuran anneler birde siz gelirsiniz aklıma.
Gam yüklü kervanın bağrı yanık kadınları ve aklımdan hiç çıkmazsınız aslında.
Hele ki çocukları vururken kıyıya...