KABAHAT KİMİN

Hasan Mutluoğlu

Kurtuluş Savaşından sonra kurulan yeni devletimiz Cumhuriyetin temellerini oluşturacak olan yeni değerlerin topluma benimsetilebilmesi için, devlet tarafında yapılan bir dizi çalışmalar olmuştu.

Cumhuriyeti kurup yönetenler şunu çok iyi biliyordu. Cumhuriyete dair ortaya konan değerlerin benimsenmesi, toplum hayatına kök salabilmesinin yolu, taşra olarak nitelenen köy ve kasabalarda yaşayan halkın kabullenmesi ile gerçekleşmesi gerçeği idi.

Bunu sağlamanın yolu; örneklik yapabilecek kişilerin köy ve kasabalarda görevlendirilmesi, halk ile doğrudan ilişkilendirilmesi şeklinde olması, amacın gerçekleştirilmesini kolaylaştıracaktı.

Bu çalışmalar ve neticeleri, o devirde yazılan romanların konusu haline getirilmişti.

Cumhuriyetin ilk dönemlerinde yazılan bu tür romanlarda, memleketin durumu, halkın hali çok iyi irdelenerek tasvir edilmiştir.

O devrin en önemli edebiyatçılarından olan gazeteci, diplomat, şair ve yazar Yakup Kadri Karaosmanoğlu, romanlarında ve yazılarında Tanzimat’tan itibaren toplumda meydana gelen değişiklikleri ortaya koymaya çalışmıştır.

Eğitilmiş öğretmenler, aydınlar, köy ve kasabalara gönderilerek, örnek yaşantıları, eğitim çalışmaları ile cumhuriyetin yeni değerlerini benimsetmeye çalışmışlardır.

Halkın inandığı kadim değerlerin önemsenmemesi, göz ardı edilmesi, huzursuzluğu ve çatışmayı beraberinde getirmiş, toplumda aşılması zor sorunların ortaya çıkmasına sebep olmuştur.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu bu durumu; yazdığı “YABAN” romanında çok güzel bir şekilde ortaya koymuş, çarpıklığın nedenlerini anlatmaya çalışmıştır.

Romanı okuyanlar, yazarı acımasızca tenkit etmişler. Cumhuriyet değerlerini benimsetme çalışmalarının başarısızlığa uğraması “YABAN” nitelemesinden kastın halk olduğu zannedilmesi, tenkitin vesilesi olmuş.

Halbuki; Yazarın anlatmak istediği taraf, halkın kadim değerlerine ters düşen çalışmaları yapan görevli öncülere  -halkın ” YABAN”  olarak nitelendirdiği-  yönelikti.

Halkın inandığı kadim değerlerini önemsemeyen her türlü çalışma, iyi niyetli bile olsa başarısız olmaya mahkumdur.

Yakup Kadri Karaosmanoğlu kitabının yeni basımlarında, karşı karşıya geldiği gerçeklerle yüzleşerek, olması gereken durumları izah etmeye çalışır.

Bu durumu, şu çarpıcı cümle ile ortaya koyar. “Eğer bilmiyorlarsa kabahat kimin? O kabahat benim.”

Bu yazdıklarımı, yazacaklarıma başlangıç olması, bir bakış açısı sağlaması için yazdım.

Anadolu insanının mayasında, genlerinde var olduğuna inandığımız basiret ve feraset, bizim için her zaman yol gösterici olabilir.

Halkın ne düşündüğünü en gerçekçi bir biçimde anlamanın yolu, araştırma şirketlerinin çalışmaları ile ortaya konabileceğine şimdiye kadar ne inandım, bundan sonra da inanmıyorum.

Anadolu insanının aklını ölçmenin, ne düşündüğünü anlamanın yolu, onun yakınında olmak, onunla yaşam alanlarında olmaktan geçer.

Bu işin; kendinden olmayan “YABAN”ların marifeti ile değil, kendinden olanların gayretleri sayesinde başarılabileceği gerçeğini unutmayalım.

Bu ülkenin çiftçisi, memuru, öğretmeni, genci, ihtiyarı, köylüsü ve kentlisi ne düşünüyor? Bunun kaynağından öğrenilmesi lazım.

Sendikalar, dernekler, meslek kuruluşları, müntesiplerinin gerçek düşüncelerini ortaya koyamadılar, koyamazlar.

Oturulan yerden ahkam kesmek kolaycılıktır. Geçeklere kulak tıkamaktır. Temsil hakkının gerektirdiği gibi yerine getirmemektir.

7 Haziran seçimlerinin sonucunda ülkemizde olanlar, içine düşürülmek istenen durum içimizi acıtıyor.

Ortaya sürülen yol ve yöntemler, yapılıyor gibi görünen çalışmalar, halkı tatmin etmiyor.

Halkın gerçek düşüncesi ile ilgisi olmayan, manipüle edilerek ortaya konulmaya çalışılan çalışmalar başarısız, beklentilere cevap verebilecek nitelikte olmadığına işaret etmek istiyorum.

Ülkeyi yönetenler, yönetime talip olanlar, yönetilenler, şimdiye kadar takip edilen yol ve metotlar işe yaramadı/yaramıyorsa, yenilenmenin, yeniden yeni ufuklara doğru yol almanın zamanı gelmedi mi?

Anadolu’da yaşayan; her etnik kökenden oluşan Millete inanmak, her görüşün haklılık tarafını önemsemek, “Ortak akılda” buluşmak için her zaman kinden daha fazla ihtiyacımız var.

Yazımızı Yakup kadri Karaosmanoğlu’nun sözü ile sonlandıralım.

“Eğer bilmiyorlarsa kabahat kimin? O kabahat benim.”