Yakın zamanda başlayan popüler bir dizi var; Kırmızı Oda.
Dizide gerçek olaylar kurgulanmış. Üzücü bir dizi ancak mesajı çok açıktı.
Özellikle çocukluk döneminde kötülük gören insanların farkında olmadan o kötülüğün içine girmesi ve kötülük zincirinin bir parçası haline gelmesi…
Aynı hafta içerisinde spontane bir şekilde kendimizi bir iyilik zincirinin içerisinde bulduk.
*
Sosyal medyada yayınlanan bir yardım çağrısına onlarca insan kulak verdi.
Virüs, ekonomik sıkıntılar, sosyal bunalımlar…
İnsanlar kendi hayatlarında bir mücadele içerisinde iken yine de az çok demeden başka insanların hayatlarına dokunmaya çalıştı.
Ve o evlerin içerisindeki çocuklar…
Düşünün; hepimizin en masum dönemleri çocukluğumuzdur.
Gördüğümüz iyiliği de kötülüğü de unutamadığımız yaşlarımız yine bu dönemlerdir.
Ve bu dönemlerde yaşadıklarımız; bizi, karakterimizi ve kimliğimizi oluşturur.
Bizlerde bireyler olarak toplumu oluşturur, karakterimizle o toplumun nasıl olacağını belirleriz.
*
Üç eski halıdan başka hiçbir şeyi olmayan bir ailenin yardım çağrısına kulak veren insanlar sayesinde 5 farklı ailenin yardımına koşuldu.
Yapılan yardımlar ile sadece yardım edilen ailelerin hayatlarına dokunulmadı.
Modern zamanların getirdiği insanımıza olan güvensizlik duygusu da yıkıldı.
Hani hepimiz yakınırız ya, insanlar çok değişti, herkes kendi menfaatinin peşinde diye…
Aslında o tam olarak öyle değilmiş.
İyi insanlar hala varmış. Sayıları az da değilmiş sandığımızdan çok daha fazlaymış.
*
5 aileye yardım götürüldü diyoruz ya…
Aslında 9 çocuğun hayatına dokundu yardıma koşan bu iyi insanlar.
Bu 9 çocuk belki de yardıma koşanlar sayesinde ileride çocukluğuna baktığında çaresizlik değil, iyi insanların her şeyi nasıl değiştirebileceğini gördü.
Bunu gördü, öğrendi ve belki de başkasına öğretecek.
İşte böyle böyle kötülük zincirlerini hep birlikte kıracak, iyilik zincirlerini güçlendirerek büyüteceğiz.