Yaşadığımız yerkürede ahlaki bir erdem olan “iyilik” şuurunun gelişmesi ve farkındalık bilincinin artması için bu sene Hazreti Mevânâ’nın 747. vuslat yıldönümünün ana teması “iyilik vakti” olarak belirlenmiştir.
Küresel pandeminin 2020 yılını esir aldığı hem can kayıplarının arttığı ve hem de iktisadi krizlerin meydana geldiği dünyamızda “ihsan” kavramının seçilmesi çok isabetli olmuştur. Hiç olmazsa, Mevlana üzerinden “iyilik sefeberliği” bütün bir dünyada sadra şifa bir rol üslenecektir.
Bilindiği gibi Türkiye salgının başlangıcından itibaren yüzlerce ülkeye tıbbî malzeme yardımında bulunmuş ve hala taleplere cevap vermeye devam etmektedir. “Veren el, alan elden üstündür.” Çünkü zor zamanlarda yapılan iyilikler anlamlıdır, unutulmaz. Yardım paketlerinin üzerine de bütün dünyanın tanıdığı ve ülkemiz ve İslam alemi için bir değer ifade eden Hz. Mevlana’nın şu sözü yazılmıştır:
“Ümitsizliğin ardından nice ümitler vardır.
Karanlığın ardından nice güneşler vardır.”
İnsanlığın bahtını ağartan ve umutlara yelken açmayı ilham eden bu söz, inşallah bütün bir dünyada karşılıklı olarak gönüllerde yenibaharların çiçeklenmesine, sıcak yaz iklimlerinin yaşanmasına sebep olacaktır. Sembolik de olsa zor zamanlarda uzatılan bu yardım eli, katma değeriyle birlikte geri dönecektir.
İslam sosyal dayanışma ve yardımlaşmaya büyük önem veren bir dindir. Milletimizde bu paylaşma ahlakı, sivil toplum kuruluşları eliyle “kardeşlik sınır tanımaz” ilkesinden hareketle bütün bir yeryüzünde uygulama alanı bulmuştur. Şimdi de resmi kanallardan devlet ihtiyaç sahibi ülkelere yardım göndermeye devam etmektedir. Şüphesiz bu iman hareketi ve i’sar ruhu, yeryüzünde adalet, kardeşlik, hakkaniyet ve barışın egemen olacağı yeni bir dünyanın kurulmasına büyük destek ve katkı verecektir. Bunun tesirleri zaman içerisinde görülecektir. Her insanın doğasında nankörlük olmakla birlikte daha çok takdir etmek vardır. İyilik yapan iyilik bulur.
İslam’da iyilik kavramı “hayır ve ihsan” kavramlarıyla ifade edilir. Sözlükte "iyi, iyilik, yarar, yararlı iş” manalarına gelen hayır, terim olarak, Yüce Allah’ın emrettiği, sevdiği, hoşnut olduğu, yapıldığında dünyada övgüyü, ahirette de sevabı gerektiren davranışlara denir. İhsan ise, Allah katında güzel olan bir işi gereği gibi yapıp, o işin, özündeki güzelliği, dış yüzündeki güzellik ile süsleyip ortaya koymak demektir. Zira birçok iyi faaliyetler vardır ama yapılırken çirkinleştirilir. “İyi” eylemin Allah katındaki yerini bulması için dışının “iyi”yi yok edecek, sevabını sıfırlayıp iptal edecek “çirkin”likle süslenmemesi gerekir. Burada kastedilen çirkinlik ise, “riya/gösteriş”tir. Gösterişe dayalı dindarlık, herhangi bir kimsenin âhiret ameliyle dünya menfaati gözetmesine; iman, ibadet ve İslamî ilkeleri dünyevî yararlara âlet etmesine dayanır. Kur’an’da, gösterişçi dindarlık, ikiyüzlü olan münafıkların davranışları olarak gösterilir. (Bkz. en-Nisâ 4/142; el-Münafikûn 63/1–11; el-Mâûn 107/6). Yaptığımız iyiliklerin anlamlı olması için yaptığımız yardımlarda asıl niyet hasbilik olmalıdır. Hasbîlik, hiçbir dünyevi karşılık beklemeden yapılan iyilikleri sırf Allah emrettiği için yapma ve karşılığını da yüce Allah’tan beklemektir.
Mevlana’nın dediği gibi, nasıl ki Yüce Allah Kur’an’da kendisinin takdir edilmesini istiyorsa, biz de bir insan olarak bize iyilik yapan kimseleri takdir etmeliyiz. Bize Yüce Allah sayısız nimetler vermiştir. Bu nimetlere karşılık biz de başkalarına iyilikle muamele etmeliyiz. Böyle bir davranış, insanlar arasında gönül köprülerinin kurulmasına yol açar. Bu da toplumsal hayatta sulhu salaha dayalı bir atmosferin uyanmasına vesile olur. Onun için iyiliklerimizi güzellikle süsleyelim, tahkim edelim. Peygamber Efendimizin meşhur iman hadislerinde buyurdukları gibi; “ihsan, Allah’ı görür gibi kulluk etmektir.” (Buhari, “İman”37).
Şu halde İslam, organların, iman kalbin ameli, ihsan ise, İslam’ın kemalidir. Hayatının her alanında ‘ihsan’a dayalı yaşamayı içselleştirmiş Muhsinler, müşahede makamında olan insan-ı kâmillerdir.