Dünyayı sevgiyle dolduran kadınlarımızın 8 Mart 2017 Dünya Kadınlar Gününe içerik ve nitelik açısından bakınca yine hayal kırıklığı ve kavram kargaşası yaşatıyor…
Günümüz Türkiye'sinde kadın politikalarında, projelerinde ve icraatlarında önemli mesafeler almış olmamıza rağmen kadınlar ile ilgili sorunları her yıl daha fazla konuşan ve her geçen yıl daha fazla pay ayıran medya ile diğer kurum ve kuruluşlar yine çözüm değil sorun odaklıydı.
Bunların sadece 8 Mart'ta sahneye çıkanları,
Kadın projeleri üretmek gibi bir gayeleri olmayanları,
Sadece muhalefet olsun diye sloganik yaklaşımları ile kendinden söz ettirenleri,
Senede bir gün çay ve eğlence partisinden ibaret algının oluşturulması için uğraşanları,
Fotoğrafın bütünü ile değil her yıl aynı detayı ile uğraşanları,
Bu iddiamın en ciddi göstergesi !
Sözde kadın hakları ve insan hakları savunucuları yine şaşırtmadılar kaygısız yaklaşımları ile bizleri. Kadınların hak ihlaline uğradığının belirgin resmidir bu durum.
Geleneksel medya da eril geleceğini sürdürmekte kararlı.
Anlaşılan o ki ; kadınlarımızın hak ettikleri yere gelmeleri yine kadınların bilinçli ve organize olmuş mücadeleleriyle gerçekleştirilecek. Yeter ki kadınlarımız haklarını bilsinler ve haklarına sahip çıksınlar. Erkek egemen sistem kendiliğinden değişmeyeceğine göre değiştirecek ve değişime zorlayacak olan yine kadınların gücüdür. Kadınlarımız, kendilerini erkeklerle eşit görmeyen, ikinci sınıf vatandaş kabul eden ve sadece cinsel obje olarak gören hastalıklı zihniyetlere karşı çıkmalı, her alanda eşit haklara ve yetkilere sahip gören düşüncelere ve oluşumlara destek olmalıdır. Kadınlar, pozitif ayrımcılığı hak ediyor, özellikle bizim kadınlarımız...
Yine medyanın cinsiyetçi yaklaşımı ile kadın kimliğinin, kadın cinselliğinin popüler kültür ile metalaştırıldığı süreç hep güncel tutuluyor. Her geçen yıl kadın haberlerine ayrılan pay artıyor fakat hala kadın temsilinde ciddi bir sorunumuz var. Kadın gerçeği çok iyi temsil edil/e/miyor. Kadınların her alanda güçlü temsilini önemseyen ve inanan bir kadın olarak soruyorum !? Neden böyle bir temsil sorunu ile karşı karşıya bırakılıyoruz. Temsil biçimleri kadınların çaresizliğini ve zavallılığını göstermeye yönelik değil bilgilendirme ve takdir etmeye yönelik olsun.
Adaletli temsile hakkımız ve ihtiyacımız var.
Elbette hiçbir gerekçe kadının mağduriyetini haklı göremez ve destekleyemez fakat yeni/güçlü Türkiye fragmanında yine kadın cinayetleri, boşanma, cinsel taciz, şiddet, mağduriyet, sığınma evlerinin öne çıkarılması da şiddetle eleştiriyorum... Bundan böyle bir değişiklik yapın; sadece şiddete uğrayan mağdur kadınları değil, kadınlara şiddet uygulayan failleri de konuşun ve yazın. Kadına şiddet suç evet ama şiddet uygulayanı değil sadece şiddete uğrayanı konuşmak veya sessiz kalmakta suça ortak olmaktır bir bakıma...
Yönetim ve karar alma mekanizmalarında görmeye başladığımız kadınlarımızın TBMM ve yerel Meclis'te siyasi temsilinin artışını, anayasada kadının yasal haklarındaki artışını, kadın erkek eşitliğinin kağıt üzerinden hayatın farklı alanlarına taşınmasını, kadınlara pozitif ayrımcılığı, kadına yönelik şiddetle mücadeleyi, iş/sosyal ve siyasi hayata kadının kazandırılmasını, kadın istihdamını, eğitimi, sağlık, sosyal güvenlik ve engelliler ile ilgili kadın politikaları hakkındaki düzenlemeleri görmezden gelmekte ciddi bir aymazlık.
Dünya görüşünü sağlam şekilde savunan, doğru bildiklerinden ödün vermeyen kadınlarımızın yol göstericiliğine, kocaman yüreklerine, feraset ve basiretlerine güveniyorum ve her alanda karar mekanizması ve söz sahibi olmalarını yürekten destekliyorum. Demokrasi ve özgürlüklerin teminatı kadınlarımızın ve insanlığın huzuru ve refahı; barışta, özgürlükte, kardeşlikte, eşitlikte, dayanışmada ve adalettedir. Bunu sağlayacak olan da yine kadınlarımızdır. Her günümüzün kahramanı olan kadınlarımızı bundan böyle bir güne ve sığ bir gündeme sığdırmayalım. Çünkü aydınlık geleceğe ulaşmamızın en önemli koşulu olan kadınlarımız bir gün değil her gün saygıyı ve sevgiyi hak ediyor.
Unutmayalım ki en büyük mutlulukların ardındaki gizli kahramanların enerjisine ve heyecanına ihtiyacımız var.
Dünyada ilk defa 632′de peygamberimiz Hz.Muhammed (s.a.v)’in, Veda Hutbesinde Kadın Haklarını dile getirmiş olması tam kadın mobilizasyonunu gerçekleştiren hareketin İslami hareket olduğunun göstergesidir. Toplumsal sorumlulukları erkekler ile aynı olmayan kadınlarımız aktif özne olmasın artık. Araçsallaştırmayalım kadınlarımızı mümkünse!
Müslüman bir Türk kadınının AB ülkesine haklı ve kendinden emin direnişini, dünyaya bir demokrasi, özgürlük ve insan hakları dersi vermesinin mümkün olduğunu gördük. Zihniyet dönüşümünün gerçekleştiği nice kadınlar günlerine ulaşmamız çok uzak değil inşallah.
Bu vesile ile başta canım annem olmak üzere şehit annelerinin, şehit eşlerinin, kalkışma gecesi meydanlarımızı dolduran vatandaşların %51'ini teşkil eden tüm kadınlarımızın her gününü kutluyorum. 15 Temmuz'da şehadete yürüyen şerefli kadınlarımızı da saygı, rahmet ve minnetle anıyorum.
Ve Bir Ses Yükseldi Veda Hutbesinden;
“Kadınlar Size ALLAH'ın Emanetidir”
Emanetine sahip çıkanlarla birlikte Yeni Türkiye mimarlarının kadınlarımız olması dileklerimle...