İnsan, çocukluğuna ve gençliğine dönemeyeceğini anladığında, geleceğin de tılsımı bozuluyor. Yaşama sevinci azalıyor, garip bir yorgunluk gelip oturuyor gönlünün üstüne. Çocukluğunun masalları, gençliğinin hayalleri siyah beyaz bir resim gibi elinde kalınca, doğduğu evi, yaşadığı mahalleyi, köyü, kasabayı, şehri ziyaret etme, yeniden görme isteği doğuyor içinde.
Bizim kuşağımızın bu konuda çok şanssız olduğunu yaşayarak öğrendim. Doğduğumuz evler ekseriyetle yıkıldı. Yaşadığımız mahalleler yok artık, hepsi bambaşka bir şekle büründü. Hatta köylerimiz, kasabalarımız, şehirlerimiz bile değişen çehreleriyle, içimizde anıların mekânı olmaktan çıktı. Yan yana olan evlerimiz üst üste yapılmaya başlandı, çıkmaz sokaklarımız iki ucundan caddelere bağlandı. Apartmanlar yetmiyormuş gibi şimdi bir de siteler inşa edilmeye, bedenlerimiz, ruhlarımız beton duvarlarla çevrilmeye başladı.
Çevremizde öbek öbek yer alanlar ağaçlar, yer yer açan çiçekler, cıvıl cıvıl uçan kuşlar giderek biz insanlar gibi yalnız ve kendi kendilerine yaşamaya doğru itiliyorlar. Benim çocukluğumun ve gençliğimin geçtiği mahallede iğdeli bahçeler, üzüm bağları, çiçekli avlular, kuş kümesi, tavuk kümesi olan evler ve kuşların ayin yaptığı ikindi semaları vardı. Gün inerken kuşları bir telaş sarardı sanki oradan oraya uçarlardı gökyüzünde. İğdelerin, dutların, kayısıların, kirazların, armutların, elmaların gölgesinde masalsı saatler geçerdi günümüzün içinden.
Ayaklarımız toprağa değer, gözlerimizde çayır çimen yeşerir, yağmurlar şimdiki gibi öfkeyle değil, şefkatli bir annenin elleri gibi saçlarımıza dökülürdü. Şurada burada biriken sulardan içerdi serçeler, kızıl kiremitli çatılara konardı güvercinler, sürü sürü dolanırdı sığırcıklar ve mevsimine göre leylek kafileleri, kırlangıç kanatları başımızın üstünden geçer dururdu. Belki bazı şeyler yine var, ancak ekran mahkûmu insanlar bakmıyorlar çevrelerine ve bizim kuşağımız için de çok yavan geliyor yalnızlaştırılmış, yavanlaştırılmış, ruhu alınmış, yapaylaştırılmış şehrin doğası…
Bazen geri dönmek istiyorum o mahalleye. Ama yurdu istila edilmiş bir mülteci gibi kalakalıyorum, mahallenin sınırında. O betonları düşman askerlerinden daha zalim görüyorum. Zira eğer orada düşman askerleri olsa bir ordu kurar yürüyüp üzerine söküp çıkarırdım belki ama bu beton istilasını çıkarmak artık imkânsız. Ben de şiire veriyorum dilimi, şiirle giriyorum o güzel mahalleye…
O GÜZEL GÜNLERE
Ey hayat dön geriye
Beni doğduğum eve
Çocukluğuma götür
O toprak damlı kerpiç evin
Çift kanatlı ahşap kapısını
Biricik kız kardeşim Havva açsın
Bilye oynasınlar,
Biraderlerim Bilal’le Veyis çiçekli avluda
Ben bir palazın üstünde oturayım
Bütün acılarımı, özlemlerimi
Bir çocuk uykusuna yatırayım
Uyusun ama büyümesin o çocuk
Yağmurlar yağsın yine
Her yağmurda çamur olan sokağa
Mahallenin bakkalı babam
Dükkânın önünde
Sebzelerin üstüne bez örtsün
Çelenlerin altına sinlensinler
Arkadaşlarım Mıstık, Veysel, Recep
Yağmurdan sonra
Yaşar amcanın boş arsada toplanalım
O tadına doyulmaz oyunlara dalalım
Üşüyelim güz günlerinde hafiften
Horozlu şeker alalım
Çingene Akif'ten
Yine uzun ikindiüstlerinde
Gazoz kapağı, kayısı çekirdeği,
Ne bileyim işte çelik çomak,
Uzuneşek falan oynayalım
Okuldan dönenlerle çoğalsın
Araplar Mahallesi'nin cıvıltısı
Çift kale maç yapalım
Kalede ben durayım
Havadan gelen toplara
Yumruğumla vurayım
Karlar örtsün
O koca mahalleyi kışın elleriyle
Sobalar yansın tek göz odalarda
Toprak damlarda bacalar tütsün
Bakkallarda portakallar
Kestaneler konsun kesekağıtlara
Sıcacık salebinden yapsın yine
Pastaneci Erhan abi
Tuzlu leblebilere lezzet olsun
Tarçınlı yudumlarla içelim
Bir masaldan geçer gibi yolumuz
Kendimizden geçelim
Külahta çekirdek, kuru üzüm
Leblebi tozu da bulunsun mutlaka
Avcumda tuzla çağla olsun
Bahar günleri çiçek çiçek açılsın
Yeşil erik kütür kütür ses versin
Dişlerimi kamaştırarak
Bisiklete binsin arkadaşlarım
Selelerinde iğde çiçekleri,
Erguvanlar demetlensin
Savrulsun saçları bulutların
Rüzgâr göğün başını tarasın
Emine kadın Bahrili, Döndülü
Sülüman diyerek çocuklarını arasın
Yazın sıcak ve uzun günlerine
Denk gelsin ramazan
Acıkalım susayalım
Ve anlayalım her nimetin kıymetini
Bir bardak su, bir zeytin tanesi
Mutluluğun ta kendisi olsun
Sahurda uyanalım davul sesine
Radyodan dualar yükselsin göğe
Yeni elbiseler giyelim
Yeni ayakkabılar bayramla birlikte
Yaşayalım gönlümüz sevince ram
Hiç bitmesin güzel günler
Bir ömür sürsün o bayram
Sevgiyle kalın.