İstihdam odaklı üniversite

Şenol Metin

YÖK Başkanı Erol Özvar, geçen hafta içinde YÖK’ün 40. Kuruluş yıldönümünde vizyon belgesi çalışması ile ilgili basın sunumu yaptı.

‘İstihdam Odaklı Üniversite’  sunumdaki en önemli başlıktı. Yeni Vizyonda, üniversitelerin ülkedeki istihdama sağlayacağı katkı, YÖK'ün üniversiteleri değerlendirmesinde faktör olacağı vurgulanmış.

Yükseköğretim kurumlarının istihdamı özel bir odak haline getirmeleri beklenirken, üniversitelerin iş gücü piyasasını ve mezunlarının istihdamını izleyen bir yönetim anlayışını içselleştirmesi hedeflenmiş.  Ayrıca milli teknoloji hamlesi için ihtiyaç duyulan iş gücü profilinin belirlenmesi, bu ihtiyaca dönük yükseköğretim programlarında güncelleme yapılması da düşünülmüş.

Vizyon sunumundaki bu cümleleri değerlendirdiğimizde;

İlk olarak 2015’te üniversitelerin mezun izleme birimleri kurmaları gerektiğine dair çağrımızın YÖK’te makes bulmuş olmasını sevindirici bulduğumuzu ifade etmeliyim. Yine 2018’den itibaren üniversitelerin kariyer ofisleri kurmuş olmaları da değerli çalışmalar.

Üniversitelerimiz, bidayetten beri işgücü piyasası ile sayısal uyumu hiç gündemine almadığı için bu hususu değerlendirmeye değer bulmuyorum.

Yine üniversitelerimizde öğretim programlarının, program içeriklerinin kazandırdığı yeterlilikler ile iş gücü piyasasının aradığı nitelikler arasındaki makas çok büyük. Bu makası kapatmak kolay değil. Bu amaçla ilk olarak üniversiteler güçlü kariyer birimleri kurmalıdır. Bu birimin görev öncelikleri üç alanda yoğunlaşmalıdır;

Kariyer biriminin ilk görevi reel sektörde detaylı iş analizi yapıp, bunu öğretim programlarına dönüştürecek öğretim programları olmalıdır.

Bu görev çerçevesinde aynı zamanda mezun izleme birimi ile etkileşim içinde mezunların yeniden eğitim ihtiyacını tespiti ve bu eğitimlerin program tasarımları yapılmalıdır.

Kariyer biriminin ikinci görevi, mezunların istihdamını takip edip, kayıtlayan, yerleştirme işlemi tesis eden mezun networkunu yeni mezunların istihdamında değerlendiren mezun iletişimi olmalıdır.

Üçüncüsü ise sorun/proje pazarları düzenleyerek Üniversitenin Yüksek Lisans ve Doktora programlarını, sanayi ve hizmetler sektörünün AR-GE’si ve bilgi ihtiyacını gidermek üzerine yapılandırmaktır.

Bu görev tanımında aynı zamanda üniversite, mezunları ile bölgesindeki start-up girişimcilere danışmanlık hizmeti de sunulmalıdır.

​İstihdam odaklı çalışmalarda üniversitelerimiz birbirini klonlamaktan vazgeçmeli, yatay büyümeyi durdurmalı, misyon ve fonksiyon farklılaşmasına gitmeli, öncelik alanlarına odaklanmalıdır. Tematik alanlarda ihtisaslaşmalıdır. Sağlık Bilimleri, Sosyal Bilimler, Teknik-Mühendislik Bilimleri gibi tematik alanlarda özgün ve işgücü piyasasının taleplerine uygun program tasarımlarına yoğunlaşmalıdır. İşlevselliği kalmayan, iş gücü piyasası ile bağları zayıflamış programlarda içerik düzenlemesi, dönüşümü hatta gerekiyorsa kapatılması da dahil olmak üzere nitelikli bir çalışma yürütülmelidir.

Üniversite Yüksek Lisans ve Doktora Programlarını akademisyen yetiştirmek üzere değil sanayi ve hizmetler sektörünün AR-GE’si ve bilgi ihtiyacını gidermek üzerine yapılandırmalıdır.

MYO öğretim programları 1 yılı teorik eğitim, 1 yılı da işletmede işbaşında eğitim olarak kurgulamalıdır. Mühendislik programları başta olmak üzere uygun lisans programlarında da 3 yılı teorik eğitim, 1 yılı da işletmede işbaşı eğitim olarak planlanmalıdır. Hatta 5 dönem teorik, 3 dönem işletmede eğitim dahi düşünülmelidir. Tıp eğitimindeki model iyi bir model olabilir, transfer edilebilir. Bu reel sektörün iş gücü maliyetlerinin düşürülmesine katkı sunarken, öğrencilerimiz de hayatın içinde bir eğitim alma şansını yakalayacaktır.

Bir meslek kazandıramayan, beceri transfer edemeyen üniversitelerin anlamını kaybedeceği bir süreç bizi bekliyor.