“İSTEMEZÜK”

Doç. Dr. Ömer Akdağ

Öyle bir çevre var ki, ne yaparsanız yapın “istemezük” diyorlar. Süleyman Şah meselesinde askerlerimizin burnu kanamadan kurtarılıyor, “kaçtınız” şeklinde hezeyanlar dolduruyor atmosferi.

 Çağlayan’da, ilgili merciler hassasiyet gösteriyorlar. Teröristler savcımızı katlediyorlar... “Müzakere devam etmeliydi” diyorlar.

 Bu “istemezükcüler” her devirde ve her sahada öyledirler…

Bunlara dikkat ediyor musunuz; şehit savcımızı rehin almış eli silahlı teröristin resimlerini gazetelerinin sayfalarına taşıyanları hiç eleştiriyorlar mı?

Bu bazı gazeteler teröristlerin “reklamını” yapıyor konumundalar, farkında mısınız? Bu resimleri yayınlayanlar şehit savcımızın ailesinin nasıl bir duygu içinde olacağını hiç düşündüler mi acaba?...

 Bu şehit savcımızın babası ve annesinin hangi acıyla kıvrandığını hiç umursuyorlar mı bunlar?

 Varsa yoksa kaos üretmek peşindeler....

 Teröristlerle görüşme devam ederken bir siyasi partinin temsilcisi, görüşülmek üzere çağrıldığı halde gelmiyor. Ama bu hususta yaygara yapanlardan “tık” yok….

Güvenlik tedbiri olarak avukatların da aranması gerektiği kararı alınıyor, buna da karşı çıkıyorlar… “Avukatlar aranamaz” diyorlar.

 Teröristlerin birisi avukat cübbesiyle ve kartıyla içeriye girmiş.

Adamlar “istemezukcü” ya. Hiç fark etmez. Maksat kaos çıkarmak değil mi?

 Her fırsatta söylerim; bunlar İttihatçı artıklarıdır. İttihatçıların ağa babası olan Talat Paşa ve arkadaşları da böyle yapmıştı 1912 yılında….. İktidarın yıpranması için cephede savaşan ordumuzun mağlup olması pahasına ihanetler içine girmişlerdi bunlar.... Terörist Ermenilerle işbirliği yapmak gibi en alçakla yollara tevessül etmişlerdi. Bu ittihatçıların temel maksadı dönemin hükümetini yıpratarak kendilerinin iktidara gelmesini sağlamaktı. Tıpkı Sultan ikinci Abdulhamid'e yaptıkları gibi....

 Normal yollardan iktidara gelemeyince her meseleyi terörize etmeye başlamışlardı.

Taktik aynı. Zihniyet aynı.

Bu istemezükcülere göre puan kazanmanın yolu kaos çıkarmaktır. Her olumsuz gelişmeyi “ballandıra ballandıra” teşmil etmektir.

 1950’den sonra bu istemezukculer yapılan her icraata muhalif olmayı “doğru bellediler”… Bunlar dün boğaz köprüsü istemiyorlardı. Bu gün de karşılar….

Boğaz köprüsünü istemeyenler bu gün de vardır. Ve bunlar her gün ve her saat boğaz köprüsünden geçiyorlar....

 Bunlar Türk milletinin içeriye kapanmasını istiyorlar…

TÜRK MİLLETİ KARARINI VERMİŞTİR. TEMEL DEĞERLERİ ÜZERİNDE CİHANA AÇILACAKTIR.

 Türk milleti, kendisini temel değerlerinden uzaklaştıranlardan uzak duracaktır ve durmaktadır.

 LÜTFEN BİRAZ SORUMLULUK DUYGUSU İÇİNDE OLALIM.

 

“İHTİYAR”

İnsanı yaşlandıran yılların geçmesi değil idealinin kaybolmasıdır. İhtiyarlık yaşlanma değil seçme kabiliyetinin artmasıdır.

“İhtiyar”, seçmek demektir. “Muhtar” kelimesiyle “ihtiyar” aynı kökten gelir. “Muhtar” seçilmiş demektir. “İhtiyar etmek” tercih etmek demektir.

 1930’lu yıllarda yapılan lisan katliamı sebebiyle kavramlarımızı anlamaktan kilometrelerce uzaklaşmışız.

 OSMANLI TÜRKÇESİNİ ÖĞRENİNİZ VE ÖĞRENİLMESİNİ TAVSİYE EDİNİZ…

MÜSLÜMAN TÜRKÜN KÜLTÜRÜ VE ÖZÜ ORADIR, ORADA…..