İsrail, on beş yaşındaki Muhammed’e benzin içirip yaktığında, O, şehadet şerbetini içmişti. Biz de iftar sofralarımızda Koka Kola içmiştik. Sonra Muhammed için dua ettik. Peki bize kim dua edecek?
İsrail, Gazze’yi yakıp, ortalığı kasıp kavururken; biz iftarımızı hangi otelin klimalı salonunda, hangi cafeteryanın ağaç gölgesinde yapalım diye plan yapıyorduk. Sonra Gazze için dua ediyorduk. Peki bize kim dua edecek?
İsrail, Gazze’de hastaneleri vuruyordu, biz oruç başıma vurdu bahanesiyle hastane koridorlarında oruçtan yırtmaya doktor bahanesi arıyorduk. Sonra Gazze’deki hastalar için duaya duruyorduk. Peki bize kim dua edecek?
İsrail, üç kişiye karşı, beş yüz kişiyi şehid ediyordu, biz beş yüz kişilik otel salonlarında iftar için ezan sesini bekliyorduk. Sonra şehidler için dua ediyorduk. Peki bize kim dua edecek?
İsrail, Şucaiyye’de soykırım yapıyordu. Çocuklar sessizce ve korkmadan şehadete yürüyorlardı. Biz de iftardan sonra doldurduğumuz mideyi hafifletmek için aile boyu sokak yürüyüşü yapıyorduk. Sonra şehid çocuklara dua ediyorduk. Peki bize kim dua edecek?
İsrail, davasını tüm dünyaya yüklemiş, herkes onun yanında duruyordu. Biz ise Mescid’i Aksa davasını Filistinli yetim, öksüz, yapayalnız Filistinlilere yüklemiştik. Sonra Mescid’i Aksa için dua ediyorduk. Peki bize kim dua edecek?
İsrail, küçücük elli, minnacık kalpli çocukları uykuda şehadete gönderirken, geride kalan parçalanmış bedenlerini babaları kucaklayıp Allah’a götürüyordu. Biz de o babalara sabır için dua ediyorduk. Peki bize kim dua edecek?
İsrail’in destekçileri taraflarını açıklarken, Türkiye’nin başına musallat edilecek Ekmel, Filistin’de, Türkiye’ye tarafsız kal çağrısı yapıyordu. Sonra cami çıkışında Filistin’e dua ediyordu. Peki Ekmel’e kim dua edecek?
İsrail, Gazze’yi yıkarken, Şimon Perez’e, “Kur’an-ı Kerim, sizin devletinizin yıkılacağını haber veriyor” diye sorulunca; Perez, “Kur’an’ın bahsettiği Müslümanlar gelsin o zaman düşünürüz” diyordu. Biz de Gazze yıkılmasın, İsrail yıkılsın diye dua ediyorduk. Peki bize kim dua edecek?
İsrail, Filistinli milletvekillerini yaka paça hapishanelere götürürken; Avrupa Parlamentosu toplantısına “Özgür Filistin” tişörtüyle katılan Terasa Rodriguez kadar olacak bir milletvekilimiz yoktu. TBMM’de muhalefet milletvekilleri İsrail’i eleştireceklerine, Başbakan’ın İsrail’e meydan okuyan sözlerini eleştiriyorlardı. Sonra da Filistin’e gidip canlı kalkan olacağız yalanını söylüyorlardı. Filistin’de dualarda buluşalım numarası da kimseye inandırıcı gelmiyordu. Peki milletvekillerine kim dua edecek?
İsrail, Gazze’yi yıkıp, insanları bir ekmeğe muhtaç hale getirirken; Portekizli dünyaca ünlü futbolcu Ronaldo, Filistin’e 2.5 milyon dolar bağışlıyordu. Dünyaca ünlü olmayan Torinolu Şaban’ımız Hakan Şükür de Türkiye’nin, Gazzeli şehidler için ilan ettiği 3 günlük yasla dalga geçiyordu. Hatta 17 Aralık’ta, “benim hiç 4.5 milyon dolarım olmadı” ajitasyonu yaparak Filistin’e verecek meteliğinin olmadığını haykırıyordu. Sonra da Ronaldo’nun Şaban’ın dinine girmesi için dua ediyorduk. Peki Şaban’a kim dua edecek?
*
Dua, müminin silahıdır. Amenna ve saddakna.
Mümin’in, Müslümanın düşmana karşı kullanacağı başka silahı yok mu? Biz neden sadece dua silahını kullanıyoruz?
Birinci sebep karşımızda bir düşman var ve Allah’ın bu düşmana karşı bize yardım etmesini istiyoruz.
İkincisi, düşman karşısında aciz duruma düşmüşüz, yapacak hiçbir şeyimiz yok, Allah’a bize yardım etmesi için dua ediyoruz.
Üçüncüsü, karşımızdaki düşmana karşı hiçbir şey yapmadan sorunu Allah’a havale ediyoruz. Herkes kendine uyanı seçsin…
Dua, Müslüman’ın acziyetinin ifadesi olmuş. Dua, savaşıp son çare olarak Allah’a yönelmek olmalıyken; biz kestirmeden Allah’a duaya yöneliyoruz.
Bunu bir kez daha düşünelim…
Acaba Filistin, Gazze ve Kudüs’ün mü; yoksa bizim mi duaya ihtiyacı var? Doğrusu bir vicdan muhasebesi yapmamız gerekiyor. Bu soruya vereceğimiz cevap aslında İslam dünyasındaki sorunlarımızı çözme konusunda bize önemli bir çıkış yolu gösterecektir.
Malcom X diyor ki; “Şiddeti dua ederek durduramazsınız.”
Duayla ilgili Aliya İzzetbegoviç’in sözüyle yazımızı bitirelim; “ Dünyayı değiştirecek olan dua değil, eylemdir!”