İsrail, kendi odununu taşıyor

Prof. Dr. Ramazan Altıntaş

İsrail’in Filistin ve Lübnan’da pervasızca saldırıları karşısında uluslararası toplum bu haksız ve hukuksuz savaşı durdurmaya dönük caydırıcı bir adım atmıyor. Bazı ülkeler ise, zayıf, ürkek ve etkisiz tepkiler vermekten öteye geçemiyor. İsrail’in baş hâmisi ve ortağı ABD ise hem ateşkesten söz ediyor, hem de en ağır silahları veriyor, bir de üstelik İsrail’in her yaptığını destekliyor. İsrail’in yaptığı bu soykırım ve vahşet karşısında dünya ülkelerinin suskunluğu bu zulmü desteklediği anlamına geliyor. ABD ekseninde politika üreten Birleşmiş Milletler örgütü ise cılız tonda verdiği kınama demeçlerinin ötesine geçemiyor. Bu da BM’i İsrail’in esir aldığını gösteriyor.

İsrail, Gazze’deki başarısızlığını telafi etmek adına Güney Lübnan’a şiddetli bir şekilde saldırmaya devam ediyor. Hizbullah örgütüne ağır darbe indirdi. Başta Hizbullah genel sekreteri Hasan Nasrullah olmak üzere üst düzey komuta kademesini etkisiz hale getirdi. Bu yıkıcı sonuç, Hizbullah’ın iyi bir strateji izlemediğini ve ağır güvenlik zafiyeti içerisinde olduğunu gösteriyor. Anlaşılan o ki hem istihbarat alanında ve hem de stratejik alanda boşlukların olması, Hizbullah’a çok pahalıya mal oldu. Bu durum karşısında İsrail hedeflerine ulaşır mı? Biraz sonra bu soruya da cevap vermeye çalışacağız.

İsrail Başbakanı Netanyahu, İsrail’in Ortadoğu’yu değiştirmeye yeni başladığını söyledi. Bu sebeple de savaş ateşini daha da harlamaya devam edeceğe benziyor. Amacı, hem işgal ve istila yolu ile topraklarını genişletmek, hem de güvenli bir ortam tesis etmek. İsrail’in Gazze’de işlediği katliam, yıkım ve yerinden etme, aynı politikayı Batı Şeria’da ve Lübnan’da uygulaması ortak ve kapsamlı şeytani politikasının bir devamıdır. Bunlar birbirinden ayrı şeyler değildir. İsrail’in asıl hedefi, Filistin’i topyekûn ilhak etme politikasının önünde bir bariyer gibi duran direnişi ortadan kaldırmaktır. Siyonistlerin işgal stratejisi, sadece Filistin ve Lübnan’la sınırlı kalmamak, olabildiğince yerleşim çemberini genişletmek, daha fazla toprak gasp etmek, Filistin halkının davasını ve haklarını tasfiye ederek kendisini büyütmektir. Bu planı, öncelikle İsrail’e mücavir devletlerin anlaması gerekir.

Siyonist işgalci İsrail bu hedeflerini gerçekleştirebilecek midir?

Bu mesele aşırılık yanlısı Yahudilerin sandığı kadar kolay olmayacaktır. Bunun en açık delili, İsrail’in, gelişmiş silahlara sahip olmasına rağmen üzerinden bir yıl geçtiği halde hala Gazze’de sıkışıp kalmışlığıdır. Bir de üstelik ABD ve Batılı ülkeler İsrail’e sınırsız desteklerini sürdürüyor ve ölümcül silahlar vermeye devam ediyorlar. İşte İsrail bu yardımlardan destek alarak sağa sola saldırıyor. İsrail’in Güney Lübnan’da savaşa girmesi, Hizbullah’ın bütün yöneticilerini etkisiz hale getirmesi onu hiçbir zaman mutlu etmeyecektir. Yemen’den Husilerin, Beyrut’tan Hizbullah’ın attığı füzeler Siyonistler gizlese de büyük kayıplara neden oluyor ve bölge sakinleri korku ve endişe içinde sığınaklarda yaşamaya devam ediyor. Bu işgalci varlığın Güney Lübnan cephesini ateşe vermesi, kendisine hiçbir zaman güvenli bir yaşam getirmeyecektir. İşgalci İsrail’in sürdürdüğü “kelle alma” politikası değil direnişi yok etmek, aksine direnişin yeni ve güçlü filiz ve sürgün vermesinin önünü açacaktır. Aynı şekilde İsrail, ne Filistinlileri ve ne de Filistin davasını yok etmeye güç yetirecektir.

The Independent gazetesinin yorumunda da ifade ettiği gibi “kelle alma” siyasetiyle Hamas ve Hizbullah örgütü bitmeyecektir. Geleneği olan bu köklü oluşumlar, belki form değiştirmek suretiyle kendilerini kısa zamanda yenileyip yerlerine başka isimler altında yollarına devam edeceklerdir. Yetmiş beş yıllık Filistin davasında olup bitenler bunun örneğidir. ABD 2006 yılında Irak’ta faaliyet yürüten el-Kaide lideri Ebu Musab el-Zerkavi’yi öldürdü, bu örgüt çöktü mü? Gördüğümüz kadarı ile form değiştirip varlığını yeni bir liderle sürdürmeye devam ediyor.

Özetle Siyonist İsrail bu kelle avcılığından ve toprak genişletme politikasından vazgeçmedikçe asla kendini güvende hissetmeyecektir. Eğer Ortadoğu’da var olmak istiyorsa, en kısa zamanda işgal ettiği Filistin topraklardan çekilmeli, başkenti Kudüs olan ve birleşik bir toprak bütünlüğüne sahip olan Filistin devletini tanımalıdır.