Bir ramazanı daha bitirdik. Ancak İsrail terörü canımızı yakıyor, ümmeti hüzne boğuyor. Şu mübarek günlerde Rabbim bunların sonunu getirsin, kökünü kurutsun. Bu benim gibi birçok Müslümanın da duası. Ancak görüyoruz ki Allah, gayret etmeyenlerin dualarını da tesirli kılmıyor. 1948’den bu yana, İslam devletlerinin ortasında, dünyanın gözü önünde yapılan zulüm devam ediyor. Maalesef, Müslümanlar da diğer dünyalı kafirler gibi bu zulmü seyrediyor. Peki bunun nedeni nedir ki bu böyle sürüp gidiyor?
Sizleri çok konuşulmayan, gerektiği kadar okunmayan Adolf Hitler’in Kavgam adlı kitabının bir alıntıya götürmek istiyorum. Bakın Hitler mezkûr kitabın 67. Sayfasında neler söylüyor; “Yahudilerin basında, güzel sanatlarda, edebiyatta, tiyatro ve sinemadaki faaliyetlerini inceden inceye tetkik edince, bende Yahudilik aleyhinde birçok ithamlar birikti. Böylece tatlı sözler, tatlı yazılar bana bir fayda vermez oldu. Herhangi bir tiyatro ya da sinema afişlerine bakmak ve o temsilin ya da filmin senaryosunu yazan adları incelemek yetiyordu. Böyle yapılınca insan ister istemez Yahudilerin amansız düşmanı oluyordu. Bu sinsi faaliyet Viyana’da halkı zehirleyen bir ahlak vebasıydı ki eski devirlerin vebasından çok daha büyük felaketlerle yüklüydü. Bu zehir hiç durmadan bol miktarda etrafa yayılıyordu. Bu eserleri meydana getirenlerin terbiye ve fikir seviyeleri ne kadar sıfır, hatta sıfırın altında ise, eser! meydana getirme kabiliyetleri de o kadar büyüktü. Bu adi adamlar sanki bir püskürtme makinesi gibi, bütün pisliklerini insanlığın yüzüne fışkırtıp duruyorlardı.” Evet o gün Viyana halkına püskürtülen pislikleri, genelde bütün insanlığa, özelde ise Müslümanların üstüne fışkırtılmaya devam ediyorlar. Bizler ise, Hristiyan Hitler kadar bile tepki gösteremiyoruz.
Yıllardır okuduğumuz gazetelerin, dergilerin, kitapların, seyrettiğimiz tiyatroların, sinemaların, dizilerin, televizyon kanallarının menşeine bakmadan, dikkat etmeden, eleştiri getirmeden okuyucusu, seyircisi olduk durduk. Çürüme bizden başladı belki ama çocuklarımızda tesirini gösteriyor. Dünyaya bakışında hiçbir kutsalı göz önünde bulundurmayan, din inancından, vatan sevgisinden uzak, dünya vatandaşı bir gençlik yetiştirdik. Deistler, ateistler, uyuşturucu müptelaları, ayyaşlar, zaniler türettik kendi evlerimizde. Kuran duvardan inmedi, seccade ihtiyarlar için serilirse serildi yere. Hayatta rol modelleri dizi oyuncuları, ecnebileşmiş şarkıcılar, artistler, basketbolcular, futbolcular olan bir gençliğimiz oldu. Bize ait örfü, adeti, töreyi, tabu bunlar diyerek ayaklar altına aldılar. Bize ait inancı çağ dışı ilan ettiler, bizim öz ecdadımızı karaladılar. Ve biz hep buradaydık ve hiçbir itiraz argümanı kullanmadık.
Okumayı beceremedik, yazmayı ehil ellere veremedik, sinemamızın dili, Hollywood diliydi, romanımızı millileştiremedik. İnancımıza ait metinleri müfredata sokamadık. Ticaretimizi onların borsalarında kurmak zorunluluğu duyduk. Dolayısıyla geçmişle de bağlarımızı kopardık, hayatımızı ıslah edecek hiçbir hareketin içinde yer alamadık, alamıyoruz. Irak’ı viran ettiler, Suriye talan oldu, Filistin kangrenleşti ve dünyanın birçok noktasında Müslüman kanı akıtılıp duruyor. Amerika tehditler savurmaya başladı bize. Yiyecek ekmeği zor bulan Yunan kafa kaldırıp duruyor. Neyine güveniyor bunlar? Ve ne istiyorlar bizden? Peki biz ne yapıyoruz?
Görünürde bir virüs belası var üstümüzde, ancak daha büyük bir tehlikeyi içinde taşıyan belayı, bu gamsız duruşumuzu biz besleyip duruyoruz içimizde. Evde birkaç gün kalacağımız günler için marketlerde sıra oluyoruz. Yasaklı günlerde bile bu böyle maalesef. Sahi bu dünya fani değil mi? Bizler ölümsüz müyüz? Her vakit namazlarımızın her rekatında, yevmiddin diye tekrarladığımız din gününden muaf mıyız?
Adolf Hitler diktatör diyorsanız buyurun size Necip Fazıl Kısakürek’le sesleneyim:
Durun kalabalıklar, bu cadde çıkmaz sokak!
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak
Haykırsam, kollarımı makas gibi açarak
Durun, durun, bir dünya iniyor tepemizden
Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden
Çatırtılar geliyor karanlık kubbemizden
Çekiyor tebeşirle yekûn hattını afet
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!
Alevler içinde ev, üst katında ziyafet!
Durum diye bir laf var, buyurun size durum
Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodrum!
Bu toprak çirkef oldu, bu gökyüzü bodrum!
Bir şey koptu benden, şey, her şeyi tutan bir şey
Benim adım Bay Necip, babamın ki Fazıl Bey
Benim adım Bay Necip, babamın ki Fazıl Bey
Utanırdı burnunu göstermekten sütninem
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem
Kızımın gösterdiği, kefen bezine mahrem
Ey tepetaklak ehram, başı üstünde bina
Evde cinayet, tramvay arabasında zina!
Evde cinayet, tramvay arabasında zina!
Bir kitap sarayının bin dolusu iskambil
Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil!
Barajlar yıkan şarap, sebil üstüne sebil!
Bu muhteşem şiirin tamamını bulun okuyun lütfen, çok büyük bir atalet içindeyiz.
Sevgiyle kalın