İlk kıblemizin yer aldığı Mi’raç üssü olan Aziz Kudüs, Hz. Ömer’den Selahaddin Eyyubi’ye oradan Osmanlı’ya ve diğer Müslüman devletleri birlikte düşündüğümüz zaman yaklaşık bin yıl Müslümanların yönetiminde kalmış. Her yönüyle İslam’ın ve Müslümanların damgasını taşıyan kutlu bir şehir.
Dini ve kültürel miras olarak düşündüğümüz zaman Hıristiyanlığı bir kenarda tutarsak, Musevîliğin en son hak iddia edeceği bir yer, Kudüs. Buna rağmen ne oluyor da İsrail topyekûn Kudüs üzerinde bir hak iddia edebiliyor? Bu bir Azeri atasözünde geçtiği gibi, kaşınmayan yerden kan çıkarma girişimidir. Hem Süleyman Aleyhisselamı peygamber saymayacak ve hem de onun yaptırdığı Beytü’l-Makdis üzerinde hak iddia edeceksiniz? Nasıl bir mantık bu? Yahudilerin iddialarına göre, Mescid-i Aksâ tam da Beyt-i Makdis üzerine yapılmış, bu sebeple Mescid-i Aksa yıkılıp yeniden Beyt-i Makdis yapılmadıkça büyük İsrail krallığı gerçekleşmeyecektir. Bu sebeple Mescid-i Aksa’nın tadilatına bile izin vermiyorlar, bugün. Bir an önce yıkılsın ve amaçlarımıza ulaşalım, diye.. Sürekli bindirilmiş kıtaları, askerleri eşliğinde Mescid-i Aksa’nın avlusuna tecavüz ettirerek prova girişimleri yapıyorlar. İdaresi Ürdün (!) vakıflarına bağlı 144 dönümlük Mescid-i Aksa müştemilatını koruma konusunda bir şey yapılamıyor. İş, sadece iki elin parmaklarını geçmeyecek derecede Filistinli murabıt kadınlarımıza kalıyor. Onlar da İsrail güvenlik kuvvetlerinin baskın, tehdit ve mahkûmiyet marifetiyle engellenmeye çalışılıyor. Buna Mescid-i Aksa Vakfı yöneticileri de bir şey yapamıyor.
Bugün gerek Kudüs’te ve gerekse işgal altında bulunan Filistin bölgesinde İsrail en ağır bir şekilde insan hakları ihlallerini gerçekleştiriyor. Haklı olarak Filistinliler topraklarını işgal etmiş olan bir güce tepkide bulunuyor. Nedir yaptıkları? Bizzat gözlemlerimden hareketle söylemek istiyorum. Cuma namazından sonra Mescid-i Aksa’nın kapılarından birisi olan Şam kapısının önünde 15-20 genç bir araya geliyor, slogan atıyor. Bu bazen Mescid-i Aksa’nın avlusunda bazen de diğer şehirlerde tekrarlanıyor.. Filistinli gençlerin yaptıkları başka bir şey yok. İsrail güvenlik kuvvetleri buna bile tahammül edemiyor, orantısız güç kullanarak ateşli silahlarla saldırıya geçiyor, ya yaralayıcı plastik mermi ya da gerçek mermi kullanarak gençleri şehit ediyor. Bu konuda acıma hissi yok. Bununla da kalmıyor, bu gençlerin ailelerini hatta akrabalarını da insan haklarından mahrum edici işlemler başlatıyor.
Neden insan hakları örgütlerinden bir ses yükselmiyor?
Diğer ciddi bir sorun da işgal edilmiş Filistin şehirlerinde nüfus yapısını değiştirmeyi amaçlayan İsrail yönetimi, Yahudi yerleşimciler için yoğun ve hızlı bir şekilde konutlar ve yeni yaşam alanları inşa ediyor. Bununla da kalmıyor, nasıl olsa bu topraklar benim işgalim altında, dolayısıyla bu topraklar da bana aittir diyor, tarlaları alıp yerleşimcilerin kullanımına açıyor. Filistinlilerin, evlerini tamir etmelerine bile izin vermiyor. Gitgide bu kamulaştırma faaliyeti toprak gaspı siyasetini ileri noktalara taşıyor. BM’in bu konuda aldığı kararlar hiçe sayılıyor.
Ayrıca, Filistin’in değişik şehirlerinde oturan Filistinliler eğer bir soruşturma ve kovuşturmaya maruz kalmışlarsa değil Mescid-i Aksa’ya, Kudüs’e bile sokulmuyor. Bir insan hakkı olan ibadet yapma özgürlüğü engelleniyor. Sadece ramazan aylarına mahsus olmak üzere beyaz kart taşıyan Filistinliler, o da belli yaş üzeri olanlara 24 saatliğine Mescid-i Aksa’da ibadet yapma özgürlüğü tanınıyor.
Utanç duvarları ayrı bir facia.. Bu duvar aynı zamanda İsrail’in olası iki devletli bir yapı ortaya çıktığında sınırlarını önceden belirlemeye dönük şeytani bir girişim. Berlin duvarı yıkıldı ama İsrail hala utanç duvarları örmeye devam ediyor. Böylece Filistinlilerin seyahat etme özgürlükleri de engellenmiş oluyor. Şehirler arası ve Filistin şehirleri içinde kontrol noktaları ise, ayrı bir facia..
Netice, İsrail yönetimi Filistin halkına karşı insan hakları alanında ağır ihlaller sergiliyor. Gün geçtikçe de bunun dozunu artırıyor. Bu konuda başta Türkiye olmak üzere İslam ülkeleri ciddi tedbirler almalı, İİT marifetiyle dünya gündemine bir taraftan da bu ihlalleri taşımalıdır. Çünkü İsrail, başta Kudüs olmak üzere bütün Filistin bölgelerinde Müslüman nüfusu yok ediyor, Yahudi yerleşimcilerden oluşacak yeni bir nüfus çalışması yapıyor. İleride işgal edilmiş bütün Filistin bölgelerinde yapacağı referandumla işgalini haklı çıkaracak hileli işler peşinde.. Ehl-i vicdan bu konuda eğer bugün hatta hemen sesini yükseltmezse ortada Filistin diye bir yer kalmayacaktır.