Son 20-30 senedir “irtica” lafı matbuatta yer bulamıyor artık.
Milletimiz artık dar boğazları aştı.
Yeri gelmişken söyleyelim; “irtica” lafı ilk defa 31 Mart Vakasında ifade edilmiştir. Bu lafı gündeme getirenler de İttihatçılardır.
İttihatçı artıkları daha sonraki dönemlerde bu martavalı (irtica) köpürttüler.
En son “irtica” martavalı 28 Şubat denilen menhus günlerde gündeme gelmişti.
Artık bu martavallar mazide kaldı. Ancak fetö ile birlikte “irtica” mavallarıyla biçimlenmiş olanlar uykuya çekilmiş olsalar da, dumanlı havanın teşekkülünde bunların derhal teyakkuza geçeceği bilinmelidir.
Biliriz ki, su uyur bunlar uyumaz.
Bu günlerde CHP ve Laiklik kitabımızı güncelliyorum. Burada “irticaın” tarihiyle alakalı bir tespiti okuyucularıma takdim etmek istedim.
Görülsün ki, Türkiye nereden nereye gelmiştir?
Bizdeki bir kısım “beyaz Türklere” göre İrticaın başlangıcı hacca gidilmesine müsaade edilmesiyle başlamıştır.
Siz hiç tek partili dönemde hacca giden bir “büyüğümüzü” gördünüz mü? Hatta yakın zamanda (4-5 sene önceydi) CHP’li bir partili eski genel sekretere hacca gideceğini söylüyor. Bu partili herhalde, kendince “helallik” istiyor olmalı (!). Genel sekreter “gitme, orada Muhammed seni alıkoyar” şeklinde istihza etmişti.
Söz buraya gelmişken, hacca gidilmekle alakalı kısaca bilgi verelim;
Hac ile ilgili olarak devletin yapmış olduğu döviz tahsisatı ilk olarak 1947’de uygulanmaya başlanmıştır. Bu tarih çok partili dönemin ikinci yılıdır. 1945’de çok partili döneme geçilmiştir. 1947 yılında yapılan CHP kongresinde halktan gelen tazyikle sert tartışmalar olmuştu. Tek partili dönemde tatbik edilen laiklik politikası masaya yatırılmıştı.
Hala masada yatıyor. Yatmaya devam etsin. Biz hac ile alakalı tespitlerimize devam edelim;
Bu dövizler Türk Parasını Koruma Kararları çerçevesinde turistlik seyahat dövizi sayılıp, “görünmeyen muameleler” kapsamında değerlendirilmiştir.
Görüyor musunuz ?
“Görünmeyen kalemler” faslında hac ile alakalı muameleler yapılabiliyor.
Hac ile ilgili bakanlar kurulunun ilk kararı 1953’de çıkmıştır.
Nihayet 1976’da Diyanet İşleri Başkanlığı bünyesinde Hac İşleri Müdürlüğü kurulabilmiştir. Bu konuyla ilgili ilk kanuni düzenleme 1982’de yapılmıştır.
Şimdi gelelim, “irtica” meselesine;
Hacca gidecekler için döviz tahsis edilmesi, daha sonraki yıllarda bazı yazarlar tarafından “irticaın başlangıcı” olarak değerlendirilmiştir.
3 Şubat 1951 tarihli Yeni Adana gazetesinde Refii Bülend adında bir yazar konuyla ilgili bir makale yazmıştır. Bu makale Aka Gündüz tarafından Zafer gazetesinde aynen yayınlanmıştır. Söz konusu makalenin konumuzla ilgili kısmı özetle şöyledir;
“Saka kabinesi işe başladığı günlerde Hacca gitmek müsaadesi verilmişti. Bir sürü harp simsarı ibrikleriyle, yemenileri ve keçe külahlarıyla soluğu Suriye hududunda aldılar ve hududu aşınca da kopasıca kafalarında birer fes giyip inkılâba, Atatürk’e sövdüler. Hasan Saka’cığım da iddia uğruna bu küfürleri, sineye çekti, işte bizde irtica o zaman hortlamıştır. Ondan sonra gelsin tavizler”.
Anlaşıldı mı, irtica ne zaman “hortlamış”?