Değerli kardeşlerim yine Müslüman bir ülke de halk ayaklanması olarak gösterilmeye çalışılan İran da ki olaylarla Müslüman ülkeler dizayn edilmeye çalışıldığı kanısına varmamak elde değil. Eski İngiliz büyükelçisi Richard Moore beyefendinin dediği gibi komplo teorilerini seven bir millet olduğumuz kanısı uyansa da bölgemiz üzerinde başta İngiltere, Amerika, Almanya veya diğer devletlerin emelleri olduğu gerçeğini de göz ardı edemeyiz. Türkiye, Mısır veya Katar darbe denemelerinde (bunlardan tek Mısır darbesi başarıya ulaştı) yine batılı devletlerin oyunlarının veya çıkarlarının rol oynadığını görmekteyiz. Türkiye son yıllarda yapılan tüm manüplasyonlara dirayetli bir duruş ve tepki ile bu girişimleri bertaraf etmeyi bilmiştir. İran da meydana gelen halk olaylarını başta yine masum bir gösteri gibi görmek gerektiği söylense de gün geçtikçe olaylar farklı evrelere ve dış güçlerin provokatörlüğü ile bir anda İran rejimine ve İran halkına özgürlük ihtiva eden olaylara dönüştüğünü görmekteyiz.
İran olayları yerel de hayat pahalılığı ve işsizliğin protesto edilmesi olarak başlaması bizim konumuz olamaz idi çünkü bize göre bir devletin iç meselesi olarak görülmesi gerektiği kanaatindeyiz. Fakat İran olaylarının başlamasından hemen sonra Amerika başkanı Trump ve İsrail Başbakanı Netanyahu’nun İran olaylarına destek vermeleri yerel de olan bu olayların seyrini değiştirmiştir. Bir devlet başkanın veya Başbakanının başka bir devletin iç işlerine bu kadar fütursuzca ve aleni bir şekilde karışmasının ana sebebi zaten uzun yıllardır izole edilmeye çalışılan Müslüman bir ülkenin yönetim değişikliği ile Amerika’nın menfaatlerini korumak olduğunu görmekteyiz.
Aralık ayında Abd başkanı Trump’ın Kudüs çıkışı sonrası Sayın Erdoğan’ın İslam İşbirliği Teşkilatını (İİT) kısa bir sürede acil toplayarak bu kararın kınanması ve Birleşmiş Milletler (BM) genel kurulunda Amerika’nın tehditlerine rağmen ezici bir çoğunlukla üye ülkelerin “Kudüs’te Diplomatik misyon kurmaktan kaçınma” karar tasarısının alınması olayında İran Cumhurbaşkanı Ruhani Sayın Erdoğan’ın tüm söylem ve eylemlerine tam destek vererek bütün Müslümanları umutlandıran bir ümmet bilinci oluşmasına sebep olduğunu unutmamak gerekir. İslam coğrafyasının parçalanarak kendilerini yönetemez hale getirmek isteyen Amerika, Suriye ve Irak’ta bunu kısmen başarmış gibi görünse de İslam dünyasının güçlü ve söz sahibi iki lider ülkelerinden biri İran diğeri de Türkiye olduğu gerçeğini asla göz ardı edemez . Çünkü yıllarca Şiilik mezhebinin büyük temsilcisi İran ve Sunniliğin de söz sahibi olan Türkiye uzun yıllardır mezhep çatışmalarının önüne geçmeye çalıştıklarını her iki ülke liderleri her platformda belirtmişler ve önce Irak ve Suriye de planlanan mezhep çatışmalarının önüne geçerek başarılı olmuşlar ve son olarak Kudüs meselesinde bunu bir üst safhaya taşımışlar ve büyük bir başarıya imza atmışlardır.
Amerika ve İsrail’in Müslüman coğrafyada umut ettiği mezhep çatışmaları ile gücünü kaybeden devlet yönetimleri ve kontrol edilebilir bir enerji bölgesinin oluşması olduğuna göre İran da başlayan gösteriler Abd ve İsraili her halükarda ilgilendirmektedir. Çünkü İran Şia mezhebi ile Sunni Müslümanlarla mücadele edecek ve bölgede kaos ve güvensizlik hakim olacaktı ama olmadı. İran ve Türkiye tüm olumsuzluklara rağmen her alanda işbirliği yaparak ve bölge meselelerinde ortak hareket ederek bölgenin güvenliğini sağlama konusunda son dönemlerdeki başarılı politikalar geliştirmeleri Amerika’nın istemediği gelişmeler olarak ortaya çıkmıştır.
Varsın İngiliz Büyükelçi bizi komplo teorilerini seven bir millet olarak görmeye devam etsin ama bu teorilerin gerçek olma ihtimali biz daha fazla görmekteyiz. İran’da ki olayların 2013 gezi olaylarına benzer özellikleri olduğunu sayın büyükelçi Türkiye de göreve başlamadan önce meydana gelen olaylara ve İran da ki olaylara dikkatli bakmasını belirtmek isterim. Her iki ülkelerde başlayan olaylar önce masum bir gösteri gibi başlaması ve sonra isyana dönüşmesi olaylarda dış güçlerin parmağı olduğunu göstermeye yeter sanırım .