Zaman ahir zaman...
Tarih boyunca her şeyin birbirine karıştığı böyle bir dönem var mı ki başka, bilmiyorum? En önemlisi zalimin, mazlumun… Zalimin yanında olanla mazlumun yanında olanın anlaşılamadığı… insanlara sadece inanabilirsiniz, ne kadar güzel bir yolda olduğunu ne anlatabilir ne ispatlayabilirsiniz, yazık! Çünkü doğru yolda olan aynı zamanda yanlış yolda.
Güzel olan aynı zamanda çirkin. Mazlum olan aynı zamanda zalim… iyi olan aynı zamanda kötü…
Ölüler diri, diriler ölü…
Milli görüşçüler, parallele sırt sırta vermiş, paralelciler chp ye oy topluyor, chp liler müftülere kucak açmış ulusalcıları kovalıyor, ulusalcılar dışarı çıkmalarında hükümete çok şey borçlu, hükümet şu anki tüm partilerden daha liberal, liberaller despot, despotlar demokrat, demokratlar Marksist, Marksistler faşist. Aleviler Çankaya’da, Çankaya Beştepe’de.
Siyaset bu şekilde de sosyal hayat farksız mı?
Anneniz tarafından sokağa bırakılabilir, çocuğunuz tarafından öldürülebilirsiniz. Para kazanmanıza vesile patronunuz, ölümünüze sebep olabilir. Arkadaşınız tarafından sırtınızdan hançerlenebilir, en güvendiğiniz tarafından ihanete uğrayabilirsiniz. Düğünde kurşunların hedefi olabilir, otobüs durağında beklerken vapur çarpabilir, Konya Ovasında timsah saldırısına uğrayabilirsiniz.
İyilik yaparsınız kötülükle, kötülük yaparsınız kahramanlıkla, kahramanlık yaparsınız hizmet etmemekle, hizmet edersiniz çalmakla, yardım edersiniz usulsüzlükle, stat yaparsınız ısıtamamakla suçlanırsınız…
Cimriler zengin, zenginler kör, körler fakir, fakirler mağrur…
Tesisatçılar yazar, yazarlar memur…
Bu sarmal içe doğrumu dışa doğrumu?
Kısacası zaman ahir zaman.
Tarih boyunca kavramların bu kadar birbirine karıştırıldığı bir dönem var mı başka, bilmiyorum?
Ve tarih boyunca insanın bu kadar yalnız kaldığı ve yalnız kaldığının farkında olmadığı bir dönem?
Hiç kimseye hiçbir şekilde yaranamadığınız…
Dört bir yanınızın mükemmel insanlarla dolu olduğu…
Ve Fitnenin hiç olmadığı kadar çok olduğu…
Doğrunun ve yanlışın birbirine bu kadar çok karıştığı…
Zaman… Ahir zaman…
Ben çok mu masumum.
Ve bir gün ana hatlarıyla böyle bir mektup yazarak onurlu bir intihar gerçekleştirmek istiyorum…
İntihar edip bir ağaç kovuğunda yaşayacağım…
Temizlenmek adına.
GEÇMİŞTEN GELECEĞE
Fatih’in, Kanuni’nin, Yavuz’un, Osmanlı bir cihan devletiyken yani, tebdil-i kıyafet sokakları adımlamasını, halkın sorunlarını yakından görmesini ve o sorunlarla yakından ilgilenmesini gururla anlatanlar, bugün bir Reis-i Cumhur’un, Sokaklarda insanların arasında olmasını, onlara tavsiyelerde bulunmasını, yanlışlarını yüzlerine vurmasından, bürokratlarını uyarmasından niye rahatsız olurlar.
Ayrıca, Abdullah Gül’ün ne kadar büyük bir görev üstlendiğini daha iyi anlıyor insan. Eğer kırmızı ışıkta beklerken arabasının camını bile açmadan geçen Halkçı Sezear’dan direk Reis’e geçilseydi, çağdaş vücutta alerjiye neden olup, ya direk kalpten götürecekti bunları ya da beyin travması, akıl tutulması, sinir krizi geçireceklerdi. Araya birinin girip geçişi yumuşatmasının önemini daha iyi görmüş olduk. Ve bu geçiş süreci hala devam ediyor sanıyorum.
İlerideki daha güzel günlerin habercisi olacak bir süreç…
Artizzzz….
Amerikan Gemisini batırırız diyor İranlı Amiral; Artizzz işte. Söyleyeceğine yapsana demezler mi adama? Sonrasında neler oluyor hep birlikte görelim. Allah korusun tabi. Biz bile böyle bir şey düşünemezken, adam telaffuz ediyor. Biz zaten onlara saldıramazsın demedik ki, sonuçlarına katlanamazsın dedik. Zaten son birkaç yılda ne kadar emperyalist düşmanı olduklarını da görmüş olduk. Aslında büyük oyunun ne kadar büyük bir parçası olduklarını da…