*Yükseköğretim kurulu YÖK başkanı Prof. Dr. Erol Özvar eğitim fakültesinde okumayan fakat bölümleri öğretmenlik yapma imkanı veren programlardaki öğrencilerimiz, artık pedagojik formasyon eğitimini öğrenciyken mezun olmadan almaya başlayabilecek dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın Şanlıurfa gençlik buluşmasında öğrencilere pedagojik formasyon eğitimi konusunda bir müjde verdi. Türkiye'de her ilde üniversite, ülke genelinde ise toplam 209 üniversite var. 131’i devlet, 78’i vakıf. Eğitim fakültesi sayısı 93. Eğitim Bilimleri Enstitüsü ise 50.
**Birçok yazdığım gibi 32.185 adet profesör, 20.144 doçent, 41.848 doktor öğretim görevlisi, 38.392 normal öğretim görevlisi, 52.497 araştırma görevlisi toplamda 184.702 kişi üniversitelerde çalışıyor. 8.296.959 Öğrenci ve üniversite çalışanıyla bazı ülkelerden fazla nüfusa sahip bir topluluk. Türkiye'deki öğrenci sayısı 150 ülkenin nüfusundan daha fazla.
***İntihal yani aşırma Türk Dil Kurumu’nda (TDK) [5, para. 5] “başkalarının yazılarından bölümler, dizeler alıp kendisininmiş gibi gösterme veya başkalarının konularını benimseyip değişik bir biçimde anlatma” şeklinde tanımlanmıştır. Az bildiğimiz bu durumu iyice araştırmalıyız. Durum tahmin ettiğimizden daha kötü durumda. 10 farklı türü var.
1. Klonlamak, başkasının çalışmasını kelime kelime kendininmiş gibi sunmak.
2. Kopyalamak, değişiklik yapmadan tek bir kaynaktaki metnin önemli bölümlerini almak.
3. Bulmak ve değiştirmek, anahtar kelimeleri ve cümleleri değiştirmek fakat kaynağın önemli içeriğini korumak.
4. Karışım yapmak, birbirine uyan birçok kaynağı başka kelimelerle anlatmak.
5. Geri dönüştürmek, yazarın önceki çalışmalarını kaynak göstermeden fazlaca almak.
6. Melezleme, kaynak göstermeden kopyalanan metinlerle kaynak gösterilenleri mükemmelce birleştirmek.
7. Lapa yapmak, birçok kaynaktan kopyalanan materyali karıştırmak.
8. 404 hatası yapmak, var olmayan ya da kaynakları göstermek.
9. Toplama, uygun kaynak içermesi fakat neredeyse hiç orijinal çalışma olmaması.
10. Yeniden yayınlama, uygun kaynak içermesi fakat orijinal metne ya da yapıya çok yakından dayanmak.
İntihal, bilimsel etik ihlalidir. İntihale bağlanan hukuki ve cezai yaptırımlar, eser sahibini ve bu sahiplikten kaynaklanan haklarını korumada etkin olabilmesi için cezaların ağırlığı yanında hukukun uygulayıcısı olan mahkemelerce de yaptırımların öngörüldüğü şekilde bu tarz eylemlerden vazgeçirme ve cezalandırma özelliği olacak şekilde uygulanması gerekir. Eser ve sahibinin gerektiği gibi hukuki himaye ve koruma bulamadığı toplumlarda gelişmenin ve kamu yararının olumsuz etkileneceği kesindir. Gelişen ve değişen teknolojik ilerlemelerle birlikte eser sahibinin haklarının ihlal çeşit ve ağırlığı da değiştiğinden işbu ihlallere karşı gerçek koruma sağlayan hukuki düzenleme yapılmalıdır. Ahlaki ve etik yönü ile bilimsel hırsızlık olarak tanımlanan intihal eylemlerinin üniversitelerde ve bilim çevrelerince hassasiyet gösterilen bir olgu olarak ele alınması, öğrenci ve akademisyenlerin sakındırılması ve bu konuda gerekli duyarlılık gösterilmesinin bu kabil eylemlerin azalmasında rol oynar.
Neticeten maddi bir eşyanın çalınması ile kendi sahibi olmadığı eseri sahiplenmek, kaynak göstermeden alıntı yapmak veya eksik, yanlış veya aldatıcı atıf yapmak arasında çalmak gibi utandırıcı bir ortaklık olduğu hususunun da özellikle akademik çevrelerce, yargı karar ve içtihatlarında vurgulanması ve işlenmesinin bir gerekliliktir.
****Sonuç olarak; Teknoloji, muasır medeniyetlere ulaşmak için en hızlı seçeneğimiz. Teknoloji el yordamıyla öğrenilemez. Dil bilmek, kodlama mantığı anlamak gerekir. Yazılım önümüzdeki yılların çözülemez problemi olacak. Big data, blockchain derken sistem pandemiyle değişti. Pandemi öncesi hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Değişimi sadece sözle yapanlar elbet kaybedecek. Gafam diye çıkılan yolda neler ürettik ülke olarak. Her hangi bir teknolojik ürün için hazırlık süreci 5-6 yıl ürün veya hizmetin ortaya çıkma süreci ortalama 20 yıldır. Bu bilgileri öğrenmek için üniversitede profesör olmaya gerek yok. Özellikle uluslararası platformda durumumuz içler acısı. Kendi kendine yetebilen diye bir kavram varsa eğitim için tam da bu yerdeyiz. Hem öğrenci hem de profesörler olarak her yasal olanın etik olmadığını öğrenmemiz gerekli, lazım, şart v.b…