Ve sınırın Türkiye'ye bakan tarafı! Sadece 30 km uzaklıktaki İdlib'de yaşanan o büyük drama sadece Türkiye seyirci kalamıyor.
Masum siviller, el kadar bebekler, anneler, babalar yani insanlık ölüyor ama dünya, Esad'ın o büyük katliamı karşısında üç maymunu oynamaya devam ediyor. Koca gezegen bu zulmü görmüyor, duymuyor, konuşmuyor.
Bir masum insana en fazla ömür kadar zulüm edersiniz! Ya sonrası? Zalim izzetinde, mazlum zilletinde kalıp buradan göçüp gidecek ama hesap mahkeme-i kübrâya bırakılacak.
Rusya hesabına çalışanlar, Amerika menfaatine odaklananlar, İran namına nifak üretenler duymasa da biz duyuyoruz çünkü; insanız ve Müslümanız! Ölen masumlarda savaşın çocukları.
Dünyanın görmezden geldiği katliamın ardından yürekleri dağlayan ve uzun süre belleklerimizden silinmeyecek görüntüler var. Terörün propagandası olmasın diye görüntü paylaşılmaz ama zalimin katliamını duyurmak için bilakis görüntü paylaşmak gerek. Ama bu kadar iştiyakla görüntü paylaşmasın lütfen buna da yürek dayanmıyor.
Esad'ın uluslararası hukuku çiğneyerek kimyasal silah kullanması ilk değil, sanırım son da olmayacak.
Suriye'de kimyasal silah kullanmak bir önceki Amerikan yönetimin kırmızı çizgisiydi. Kullanılması halinde Esad için gereken yapılacaktır şeklinde açıklamalarda bulunmuşlardı. Oysa ki batı hiçbir saldırıda gereken tepkiyi göstermedi. Birleşmiş milletler güvenlik konseyinde Rusya'nın da veto etmesinin de etkisiyle herhangi bir yaptırım uygulanmadı. Ardından Suriye'nin elindeki kimyasal silahların imhasına karar verildi. Bütün silahların imha edildiği deklare edilmesine rağmen gelinen manzara durumun hiçte öyle olmadığını gösteriyor. Bize intikal eden görüntü ve bilgiler rejimin Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin kararlarının açık ihlalini teşkil eden kimyasal silah kullanımının sürdürdüğüne işaret ediyor.
Uluslararası toplumun bu saldırılar karşısında tepkisini ortaya koymasını, Kimyasal Silahların Yasaklanması Örgütü başta olmak üzere uluslararası kuruluşların, benzerleri yakın geçmişte de cereyan eden bu tür saldırıları derhal soruşturmasını bekliyoruz. Suriye rejimi üzerinde etki sahibi olan tarafları, ateşkes düzenlemesinin ağır ihlallerini oluşturan ve tamamen sivilleri hedef alan söz konusu acımasız saldırıların derhal durdurulmasını teminen sorumluluklarını yerine getirmeye çağırıyoruz.
Esad'ın zehirli gaz yüklü bomba uçakları bombaları İdlib'e yağdırdığı o an sokaklar yaşam doluydu. Çocuklar başta olmak üzere yüzlerce masum söylemesi dahi zor ama ağızlarından gelen köpüklerle boğularak feci şekilde can verdi. Zehirden daha az etkilenenler evlatlarının cansız bedenini kucakladı ve sağ kalanların imdadına koştu ama savaşın çirkin yüzü ile karşı karşıya kalan kentte ne yeterli araç var ne ambulans. Sokaklar yaralılar ile dolu. Babalar, analar can çekişen, inleyen, çaresizce etrafa bakan yavrularına nefes olmaya çalışıyor. Haykırarak, ağlayarak, feryat ederek.
Ölüm saçan klor gazdan zehirlenenlere ilk müdahale su ile yapılmış ve yaralılar gazın vücuttaki etkisinden kurtulmaları için uzun süre yıkanmış. Üstündeki kimyasal kalıntılar hortumla temizlenen çocuklardan sonra dünyadan merhamet beklemenin manası yok. Utanmaktan başka çaremiz de yok.
Sağlık Bakanlığı yetkililerimiz sınırın sıfır noktasına kurulan yıkama çadırlarında ilk müdahale yapıyor ve çalışmalarını aralıksız sürdürüyor ama yetmez. Ne yazık ki; bu dünyanın sonu kimyasal silahla masum çocukların ölüşlerine sessiz kalanlar yüzünden gelecek! Zira ne demişlerdi; "Kendi acını hissediyorsan canlısın, başkasının acısını hissedebiliyorsan insansın"
Yaralılar hastanelere kamyonetlerin bagajında taşınıyor. Solunum yetmezliği çekenler de oksijen maskesi ile hayata tutunmaya çalışıyor. Duyumlarımız bu kadar ile sınırlı değil. Tescilli katil Esad'a ait uçaklar yaralıların kaldırıldığı hastaneyi de vuruyor ve o bombardımandan da onlarca masum hayatını kaybetmiş.
Büyük insanlık suçunun bu korkunç bilançosunda net rakam açıklanamıyor ama hem kimyasal saldırıda hemde diğer katliamlarda çoğu çocuk en az 150 sivilin can verdiği net yaralı sayısı ise 500 üzerinde olduğu söyleniyor. Aralıksız devam eden bombardıman sayesinde sayı her geçen gün biraz daha artıyor.
Küresel sistemin istediği Müslüman lider profili Sisi ve Esad. Öldürdüğün Müslüman nispetinde itibar görürsün. Müslümanları ölümle, yoklukla, açlıkla terbiye etmek felsefesine hizmet ediyorlar. Yurdunu savunanı cihatçı terörist, katilleri demokrasi havarisi diye ezberlettiler.
Asıl sorun şu ki; Müslümanın derdiyle dertlenirsen diktatör olursun. 3 milyon Suriyeli muhacire kucak açsan da diktatörsün işte!
Hamaseti bırakalım gerçekler ortada! Dünyaya sahici bir cevap verecek güç birliğine ihtiyacımız var. Son kale bu yurt, elimizde kalan son toprak, son sancak. Ya farkına varıp savunacağız yada hep birlikte yok olacağız çünkü ortası yok. Suriye ve Mısır'ı biçtiler, bizi de biçmeye çalışıyorlar. Direnmek de belli bir birikim ve strateji gerektiriyor.
Velhasıl kelam insanlık ölüyor, dünya susuyor. Allah yar ve yardımcımız olsun.