Zaman ilerliyor, zaman ilerledikçe de insanlık değişiyor. Buna kim dur diyecek ya da nasıl çözüm bulunacak bilmem ama bir an önce bir şeylerin yapılması konusunda diğer insanlarla olduğu gibi hem fikirim. Evet evet kadın cinayetlerinden bahsediyorum doğru tahmin ettiniz. Şule Çet, Özge Can ve diğer onlarca insanın acımasızca katledilişlerine alışmadık ama alıştırılmaya çalıştığımız kesin. Bu konuda bir noktaya dikkat etmemiz gerektiğini düşünüyorum. Uyanmamız gerek uyanmamız. Bu canilerin aldıkları sadece can değil aslında bu psikopatlar bizim içimizdeki merhameti, sevgiyi, annelik babalık, duygusu da alıp götürdüler yanlarında…
“Kadına el kalkmaz”, “Cennet ayaklarının altındadır” diyoruz ama yapacaklarımızdan da geri kalmıyoruz. Seviyoruz saygı göstermiyoruz, anlayışlı olmuyoruz sanki sürekli ama sürekli erkekler haklıymış gibi davranırken kadına ise afedersiniz ama köleymiş gibi davranıyoruz. Amele muamelesi yapıyoruz. Laf ediyoruz nasıl giyiniyorlar, açık giyinmeseydi, bu saatte ne işi vardı vs diyoruz ama kendi çocuğumuz olunca da başımızın üstünde taşıyoruz ve her şeyi yapıyoruz. Aslında burada önemli olan senin benim çocuğum değil önemli olan bizim kadınımız, biz kardeşiz, biz biriz ve onları başımızın üstünde tutmalıyız. Buraya dikkat edin. Kadınlar bizim ablalarımız, kardeşlerimiz, eşimiz en önemlisi ise annelerimizdir. Ee bunları bildiğimiz halde kadın cinayetlerine yer vermememiz gerekirken niye bu cinayetler günden güne daha fazla artıyor.
Gecenin bir vakti eve gelirken kadın erkek demeden korkuyoruz. İnsanlık o kadar kötü bir hal almış ki işte görüyorsunuz. Gencecik çocuklarımız, arkadaşlarımız, kardeşlerimiz ölürken bizse hala bunlardan ders çıkartmıyor çözümü eleştirmekte buluyoruz. Aslında toplum olarak bunlara alıştırılmak isteniyoruz. Eskiden toplu taşıma araçlarında tanımadığımız birinin çocuklarını gördüğümüzde sevmeye, laf atarak çocuğu güldürmeye çalışırken o güzel insanlıktan çıkıp çocuğumuzu insanlardan saklamaya çalışıyoruz. Biz Müslümanız kardeşiz diyoruz birbirimize sürekli bir şeyler yapmaktan da geri durmuyoruz.
Canımız yandı daha birkaç gün önce darmadağın olduk kahrolduk. Tüm Türkiye resmen inledi. Ordu’da bir akşam vaktinde gencecik bir kız hayallerine umutla yaklaşan kardeşimiz Ceren Özdemir’in yaşamına canice son verildi. Haber bültenleri, sosyal medya derken herkeste Özge Can, Şule Çet, Güleda da olduğu bu acı haberde içimizde büyük bir yara açtı. Cani yakalandı. Açıklamasında ise diğer psikopatlardan kalır yani yoktu. Ava çıkmış hain, tanımadığı husumeti olmadığı kişileri öldürebilmek için… Tehlikeyi siz düşünün artık. Biz, az öncede dediğim gibi kız erkek fark etmeksizin tenha bir sokaktan geçerken elimizi cebimizdeki biber gazına, telefonu kulağımıza koymak zorunda kalıyoruz. Ama “medeni” bir ülkeyiz evet kesin öyle…
Mahkemeye çıktılar. Sonra mı ne oldu? Takım elbise giydiler, pişmanım dediler, af diledir ve serbest bırakıldılar. İşte adalet kimilerine böyle karar verirken, kimilerininse içinden can parçalarını aldı. Bizim toplumumuz uygarız, medeni bir ülkeyiz derken olup bitenler bunun öyle olmadığını bizlere açıkça gösteriyor. Benim bu konuda garipsediğim bir konu var. Toplumumuzda ne fikirler değişiyor ne de cezalandırmalar ağırlaştırılıyor. Bu caniler kendince uygun gördüğü adaleti ortaya koyarken bizse çareyi adalette arıyoruz. Peki ya sonuç ne oluyor dersiniz? İşte burası muallakta kaldığı apaçık ortada… Gazeteci Ahmet Hakan’ında dediği gibi “Öncelik insanlık sıralamamıza, daha sonra da adalet sıralamamıza el atmamız şart… Vah ki vah?”