“Okullar insanlığın atölyeleridir” denildiğine göre, bu atölyelerin ustaları da öğretmenlerdir.
Okullar; geleceğimizi emanet edeceğimiz çocuklarımızın yetiştirildiği ilim ve irfan yuvaları. Öğretmenlik, çocuklarımızı geleceğe hazırlamada rol alan önemli bir meslek dalıdır.
Okulların işlevini yerine getirmede birinci derecede görev alan/alması gereken öğretmenler olduğuna göre, eğitimde istenilen başarıyı sağlamada öğretmenlik mesleğinin rolünü ve önemini gereği kadar biliyor muyuz?
Eğitim sisteminde, sınav uygulamalarında, sıkça yapılan değişiklikler, eğitim sistemimizin de olması gereken yerde olmadığını anlıyoruz.
Dünya üzerinde, her türlü alanlarda şartlar ve imkanlar değişiyor. Bu değişikliklere kayıtsız kalınamayacağına göre, bu değişikliklere uygun eğitim sisteminde değişiklik yapmak zorunluluğu ortaya çıkar.
Eğitim müfredatı, sınav sistemi, öğretmen yetiştirme sistemi ile alakalı üzerinde yapılan değişikliklerin devamlılığı ve geçmiş ile alakalı sürekliliğini sağlamayı unutmamak gerekir.
Eğitim/öğretim ortamlarını önem sırasına göre; aile, okul ve çevre şeklinde biliyoruz. Paydaşları ise, öğrenci, öğretmen ve anne/babalardır.
Bu hatırlatıcı girişten sonra, “ Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü” (OECD) üyesi olan ülkemiz, eğitim düzeyinin yükseltilmesi amacı ile 2003 yılından beri “Uluslararası Öğrenci Değerlendirme Programı” (PISA) sınavlarına katılmaktadır.
PISA sınavları; OECD tarafından 15 yaş grubu öğrencilerine yönelik, üçer yıllık dönemler halinde, öğrencilerin eğitim sonucunda kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren bir araştırmadır.
PISA sınavlarına Türkiye’nin her bölgesinin şehir ve kırsal kesimlerde bulunan okullardan ve okul çeşitlerinden tesadüfi seçilen sınıflar alınır ve değerlendirilir.
PISA değerlendirme sonuçlarına göre, OECD üyesi ülkeleri ile eğitim sistemimizin sonuçlarını kıyaslama imkanı bulmuş oluyoruz.
En son 2015 yılında yapılan PISA sınavına 72 ülkeden 15 yaşındaki 540 bin öğrenci katılmış. Türkiye 72 ülke arasında 50. Sırada yer almış. İlk üç sıralaması, Singapur, Japonya, Estonya şeklinde.
Geçtiğimiz günlerde, PISA Direktörü Andreas Schleicher ile Nalan Koçak’ın Habertürk’te verilen röportaj, bazıları tarafından eleştirildi.
PISA sonuçlarını analiz ve değerlendirmeye yönelik olan röportaj “Bir yabancı bizim eğitim sistemi ile ilgili nasıl konuşabilir, önerilerde bulunur v.s” şeklinde itirazların yapıldığını basın ve yayınlardan öğrendik.
Röportajı baştan sona kadar birkaç kere okudum. Söylenip kaleme alınanlarda mantıksız bir ifade bulamadım.
Müfredat ve sınav sisteminde yapılamaya çalışılan değişikliklerin konuşulduğu bu günlerde, böyle bir değerlendirmeden alınabilecek çok önemli önerilerin olduğunu görmek mümkün.
PISA Direktörünün ifadelerinde değindiği önemli noktaların bende uyandırdığı çağrışımlara şöyle ifade etmek istiyorum:
- “Her çocuğun öğrenebileceğine güvenmek.” Yeteneklerle donatılmış “Ahsen-i Takvim” üzere yaratılan insan neslinin, çocuklarımızın öne çıkan yeteneğini keşfetmek.
- “Öğrenciler, öğrendikleri bilgiyi yeniden üretme görevi kazanmalı.” Bilgiyi ezberleme hamallığından kurtarıp, öğrendikleri bilgileri hayata uygulama pratiğini öğrenerek, yeni bilgilere ulaşmalı.
- “Bir de çok yaygın matematik korkusu var…” Önemli bir durum tespiti. Öğrencilerimizin büyük bir kısmı bu korkuyu yaşıyor. Bu korkuyu yenmenin yolunu bulmak zorundayız.
- “Geleceğin öğretmeni daha çok akıl hocası” Eğitim/öğretim çalışmalarında ANLATAN ve DİNLEYEN formatı artık tamamı ile terk edip, öğrencilerin derslerde daha aktif taraf olabilmelerini sağlamak gerekir.
- “Öğretmenlik prestijli olmalı…” Öğretmenlik mesleğinin muhatabı yine insan olduğundan dolayı zor ve önemli bir meslek. Öğretmen adaylarının seçiminde, eğitiminde, alanında uzmanlaşmasına, ekonomik seviyesinin dengesine, özlük haklarına, özgür çalışabilme imkanının sağlanmasına özen göstermek zorundayız.
- “Eğer, kaliteli okulu bulma görevini anne-babalara yüklerseniz; -zengin ebeveynler iyi karar verebilirler…” Nitelikli okul ayırımı, beraberinde toplumsal travma yaratacak sorunlara gebe bir anlayıştır.
Bütün okulların nitelikli hale getirmenin yolu, öğretmenlere kariyer sahibi olabilme imkanlarını sağlayarak, ayırım gözetmeden okullarda görevlendirmek.
Yazıyı şu şekilde sonlandırmak istiyorum.
EĞİTİMİN SORUNLARINI ÇÖZEBİLMENİN YOLU; EĞİTİMİN TARİHİNİ, SÜREKLİLİĞİ İÇİNDE SABIRLA İNCELEYİP GERÇEKLERE ULAŞMAKTAN GEÇER