İş hayatında insanımızla uğraşan kurumların başında hiç şüphesiz Sosyal Güvenlik Kurumu gelmektedir.
Kurumdan hizmet alan kitlenin çokluğu düşünüldüğünde, Kurumun insanla uğraşma mecburiyeti mâkul karşılanabilir.
Böyle olmamalıdır.
Kurumun işi insanla uğraşmak olmamalıdır. Gâye, insana ulaşmak olmalı ve ulaştığı her insan Kurumu rahatlatan bir unsur olmalıdır.
Kamu kurumlarında idarecilerin önemli bir kısmının mazereti “o ideal olandır, biz durumu yönetmek zorundayız” şeklindeki kalıp ifadelerdir.
Bu anlayışın, kurumların geleceğine ilişkin yatırım yapmak olmadığı açıktır. Aksine, kurumları bir bilinmeze terk etmektir.
İdareci, ideal olanı hedeflemeli ve bu uğurda çaba sarfetmelidir. Günü kurtarmaya, durumu idare etmeye yönelik çalışmalar, hiçbir idarecinin ismini yarınlara bırakmamıştır.
Yazımızın başında belirttiğimiz gibi insanla uğraşmak zorunda kalan Sosyal Güvenlik Kurumu, insana ulaşmayı temel felsefe edinmeli ve uğraşısını bu yönde vermelidir.
İş hayatındaki denetim fonksiyonunun önemli bir kısmını icra eden Kurum, kendi içinde etkili bir analiz çalışması yapmak zorundadır.
Denetim yapısal olarak incelenmeli, hangi sektörlerden daha fazla şikâyetin geldiği, hangi sanayi bölgelerinden daha fazla müracaatın olduğu, hangi ilçeden daha çok denetim talebinin geldiği, şikâyet konularının en çok hangi hususları içerdiği ve kadın ve erkek başvurularındaki oranın ne olduğu ortaya konmalıdır.
Bunlar yapıldıktan sonra yapılacak ilk iş denetim olmamalıdır. İnsana ulaşmak gâyesi burada devreye girmeli ve yüz yüze iletişim bu aşamanın temel çalışması olmalıdır.
Denetimden önce karanlığa ışık yakılmalıdır. Bu yapılmadan gerçekleştirilen her denetim işverene karanlıkta atılmış bir tokat olmakta, işveren bu tokadın acısını çalışanından çıkarmakta, bunu gören başka çalışanlar ise çeşitli kaygılarla haklarını aramaktan geri durmaktadırlar.
Sözde, denetim yapılmış olunmakta ama işin özünde insanımızla uğraşıldığı görmezden gelinmektedir.
Sosyal Güvenlik Kurumu’nun taşra teşkilatında kaç il müdürlüğü tarafından denetim taleplerinin analiz edildiğini merak ediyorum.
Hangi yetkili acaba bu konuda kamuoyuna dolu dolu bilgi verebilir?
Hangi sanayi bölgelerinde şikâyetlerin yoğunlaştığını, hangi sektörlerin daha çok şikâyete konu olduğunu istatistiki anlamda kamuoyunun önüne koyabilir mi?
Şikâyet konularının daha çok hangi konulardan oluştuğunu bir çırpıda söyleyebilir mi?
Erkek şikâyetçilerin kadın şikâyetçilere oranının ne olduğu tam olarak ifade edilebilir mi?
Kaç şikâyetin işten çıktıktan sonra yapılan şikâyetten oluştuğu bilgisini verebilir mi?
Bunlar, ideal olandır ve buna talip olan idareci olmadığı için hep günü kurtarmaya çalışıyoruz ve insanımızla uğraşıyoruz.
Hâlbuki bir anlasak ideal olan için sergileyeceğimiz çabanın bizi hedefe ulaştırmadaki kıymetini…
Belediyelerden yapı ruhsatı alan insanımıza ulaşmanın Kurumu getireceği noktanın, ruhsatlar konusunda neredeyse sıfır denetim olduğunu bir görebilsek, çabanın insanımıza ulaşmak yönünde sergileneceğinden şüpheniz olmasın.
Denetim, rehberlikten önce olmamalıdır. Rehber de, denetim yapılacak işyerlerinin listesinden ibâret olmamalıdır. Karanlığı aydınlatacak konular insanımıza aktarılmalı ve onlardan gelen sorular yeni konuları oluşturmalıdır.
İnsanımızla uğraşmadan önce onlara ulaşılmalı, rehberliğin hakkı verilmeli, uslanmayan tekdir edilmeli, yine uslanmayanın hakkı kişiye tatbik edilmelidir.
‘Şeriatın kestiği parmak acımaz’ deriz ama kesilmesi gereken değil yakalanan parmağın kesildiğini görmezden geliriz.
Başlığımızla bitirelim:
İnsana ulaşmanın kıymetine vakıf olursak, insanımızla uğraşmak zorunda kalmayacağız.
Duânızı eksik etmeyin efendim.