Her insanda ana üç unsur vardır.
Bu unsurların biri olmadığı zaman ya da eksik olduğu zaman, çoğu insan tam olamaz, narsist olur.
Fakat bu üç unsur, insanda olduğu zaman kâmil olma yolunda ilerler.
Nedir bu üç ana unsur?
İlki ahlaktır.
İnsan öncelikle ahlaklı olmalıdır. Bir insanda her şey olup ahlak olmazsa o insan çok tehlikelidir.
Fenni ilimleri çok kuvvetli olabilir insanın, istediği takdirde bütün insanlığı öldürecek sistem kurabilir. Ama ahlakı, bunun önüne geçer. Matematiğe göre sekiz, beşten büyüktür. Fakat ahlak, hak yolunda kazanılmış 5 lirayı, batıl yönde kazanılmış 8 liradan çok görür.
Yani her şeyin özü güzel ahlaktır.
İnsan, ahlakını öncelikle ebeveyninden alır. Ailesi de ahlakı çocuğuna, bir kitabı açıp okutarak öğretmez. Kendisi yaşar, çocuk da ebeveyninden gördüğünü taklit eder. Buda zamanla insanda meleke haline gelir ve ahlaklı birey olur.
Aklı baliğ olduktan sonra insan, dış çevresindende ahlakını almaya başlar. Başta hocası, arkadaşları, mahallesi, şehri ve milleti insana ahlaken bir şeyler katar. En büyük ahlaki katkıyı da rol modelinden alır.
İnsan da belirli bir yaştan sonra daha iyi ahlaklı olmak için kendini geliştirir okumalar yapar.
Burada şunu da not olarak söylemek istiyorum;
Bazı ebeveynlerin, hocaların imtihanları çocukları, öğrencileri olabilir. Her ne kadar çalışma yapsalar da ahlaksız bir birey yetişebilir. Hz. Nuh’un oğlunda, Hz. Yakup’un olduğunda gibi.
Rabbim kimseyi en yakınıyla imtihan etmesin. Amin.
İnsanın ikinci unsuru da maddiyattır.
İnsan yaşamını, belirli maddiyatla devam etmesi gerekir. Her insanın bir ikamet ettiği bir meskeni, karnını doğurdu bir aşı olmak zorundadır.
Bu unsurları en başta ebeveynleri, kişinin iaşe sağlayacak zamana gelinceye kadar karşılamak zorundadır. Bazı ailelerin bunun gibi bazı zaruriyetlere gücü yetmeyebilir. Böyle durumlarda çevresi yardım etmelidir.
İstemek, bizim kültürümüzde çok zor bir şeydir. İnsan, mecburiyette son evreye geldiği zaman istemeye çalışır. Diğer insanlarında bu konuda anlayış göstermeleri gerekir. İnsanın son evreye varmadan bazı sorularla durumunu analiz edip yardım etmelidir.
Eskiden, başta okullarımız olmak üzere tanışırken sorarlardı; Aileniz ne işle meşgul diye? Burada ki maksat, insanın maddi boyutu hakkında malumat toplamak, gerekiyorsa yardım etmek buna da gücü yetmiyorsa yardım bulmaktır. Ayrıyeten bura da başka bir incelik var;
Soru babanız ne iş yapıyor diye değil, aileniz ne iş yapıyor diye sorulur. Çünkü soru sorduğumuz kişinin babası olmayabilir. Onu zor durumda bırakmamak için, aileniz ne işle meşgul diye sormalıdır.
İnsanın üçüncü boyutu da ilmidir.
İnsan her alanda ilme muhtaçtır. Bu ilmide ahlakta ve maddiyatla olduğu gibi öncelikle ailesinden alır. Fakat büyük bir kısmını hocalarından alır.
Hocaları öğrencilerini iyi tanımaları gerekmektedir. Osmanlı da medreselerin girişlerinde ‘burada hiç kuş yüzmeye, hiçbir balık uçmaya zorlanamaz’ yazarmış. Hocalarda öğrencilerine ana eğitimleri verdikten sonra öğrencilerinin yatkın olduğu yönde kanalize etmeleri gerekmektedir.
Fakat hocalar başta öğrencilerin ahlakı ve maddi yönlerini de bilmelidir. Kişi ahlaktan yoksunsa ona ilim öğretilmemelidir.
Ahlaksız kişiye ilim öğretmek, eşeğe pırlanta kolye takmak gibidir. Hatta tehlikeli bir boyutu da vardır. Kişinin öğrendiği ilimler, insanlara fayda yerine zarar verir.
Hocalar, talebelerinin maddiyatıyla ilgili malumat sahibi olmalırdırlar. Hatta maddi anlamda yük olmamalıdırlar.
Hülasa insan; ahlak, maddiyat ve ilimle üç ana unsurdan oluşur. Eğer kâmil bir manaya ulaşmak istiyorsak bu unsurları görmezden gelemeyiz. Ben dersimi öğretir geçerim diğerleri beni ilgilendirmez demek başta insani bir durum değildir.
Rabbim anlayan, anlamlandıran, dert edinen ve derdinin izini süren İnsanların sayılarını çoğaltsın.
Amin