Sarah Sartjie Baartman Afrika’da doğmuş, anne ve babasını küçük yaşta kaybetmiş bir kız çocuğudur. Ailesi hayatta olmadığı için genç yaşta kabilesinden bir adamla evlenir.
Evlendiği adam Hollandalı sömürgecilerle yaşanan bir anlaşmazlık sonucunda öldürülünce Sarah, Pieter William adında bir adam tarafından köle olarak satın alınır.
Satın alınma sebebi ise çok trajiktir. Çünkü Sarah’ın kalçası normale göre çok büyüktür ve bu durum onun kabilesine has bir özelliktir. İngiliz subay bu özelliğinin Avrupa’daki eğlence mekanlarında ilgi çekeceğini düşünür. Onu alıp Londra’ya götürür.
Sarah’ın kabus gibi olan yaşamı böylece başlar..
21 yaşındaki Sarah, İngiltere, İrlanda, Belçika ve Paris’teki sirklerde ve müzelerde hayvanlarla birlikte sergilenmeye başlar.
Sirkte bir kafes içinde sergilenen Sarah, gösteriler sırasında ya az giyinik ya da çıplaktır. Daha sonra cam bir kafes içine konulan Sarah’a dokunmak isteyenlerin sayısı artınca camı da kaldırırlar.
Kalçasının gerçek olduğunu anlamak isteyenler vücudunu çöple dürter, iğne batırıp zarar vermeye başlarlar.
Ayakta duramayacak kadar halsiz düşüp, acıdan bayılmaya başlayınca başka yerlere satılır ve üzerinde deneyler yapılır.
Bu işkencelere daha fazla dayanamayan genç kadın 26 yaşında hayatını kaybeder.
Öldükten sonra da rahat bırakılmayan genç kadının kalçaları ve cinsel organı koruyucu sıvılar içinde şişelenerek bilimsel araştırmalar için saklanır ve vücudu ilaçlanarak 1974 yılına kadar halka açık bir sergide sergilenir.
1994 seçimleri ile Güney Afrika’da devlet başkanı olan Nelson Mandela, Sarah’ın bedeninin iadesini talep eder.
Sarah’la aynı topraklardan gelen, Güney Afrikalı yazar Diana Ferrus, Sarah için bir şiir yazar ve toplumda büyük yankılar uyandırır.
Uzun süren mücadeleler sonucunda Sarah’ın bedeni 6 Mart 2002’de Güney Afrika’ya getirilir ve doğduğu topraklara gömülür.
Sarah Sartjie Baartman’ın hayatı “Siyah Venüs” filmiyle sinemaya aktarılır.
İşte batı medeniyetinde, vücut ölçüleri normale göre büyük olduğu için Avrupalıların eğlencesi olan bir kadının var olma mücadelesi..
Yine söyleyelim; Avrupa’ya körü körüne düşmanlık etmemeli, ancak bu barbar tarihleri de asla unutulmamalı vesselam..