İnsanoğlunun diğer canlılardan farkını belirtirken “düşünebilmesidir” diyerek tek kelimelik koca bir alan açarız kendimize. Nitekim doğrudur da, düşünebilmesi sayesinde insan, iyi ve kötü ayrımını yapabilme imkânına kavuşur. Bu imkân onu Allah’ın teklifine muhatap kılar.
Düşünebilmek her ne kadar en önemli ve bariz fark gibi görünse de bu farkın tezahürlerini de layığı ile idrak etmek ve anlamak gerekir. İnsanın eşyaya isim verebilme yeteneği ve isimlerle dilini inşa edebilmesi diğer yaratılmışlardan farklı olmasını sağlayan bir niteliktir. Öyle ki melekler bile ancak kendilerine çizilmiş sınırlar kadar bilebilir ve o kadar söyleyebilirler.
İnsanın bir diğer özelliği ise tercih edebilmesidir. Bizler kendimize sunulan seçenekler arasından seçim yapabilecek, bu seçimin nedenini izah edebilecek dile sahibiz. Bitkilerin seçim yapması mümkün görünmüyor, hayvanlar ise ancak karınlarını doyurmak için bulunan ihtimallerden ilk fırsatı ya da ulaşabildikleri yiyeceği seçenek olarak görürler.
Tercihlerimiz pek çok etkiye, kişisel bakış açımıza, duygularımıza, günlük haletiruhiyemize, kültürel ve sosyal yapımıza, maddi ve manevi tesirlere kadar birçok yönden çepeçevre kuşatılmış durumdadır. Öznel olabilmek hele çağımızda oldukça zor görünmektedir.
Kişisel tarihimiz henüz yazılmaya devam ettiğinden yarına bizden kalacak neticenin ne olacağına dair elimizde bir veri yok. Lakin tercihlerimizin sonucuna katlanabilecek cesareti ve gücü bulup sorumluluğunu alabilecek idrakte isek yaptığımız tercihin yarına ne bırakacağını az çok tahmin edebiliyoruz.
Tercih, birini ötekine yeğ tutma, “bize göre” olanı üstün kılma anlamı taşıyor. Hayatımızda birçok tercih yapıyoruz. Seçemediğimiz birçok şey var, doğum yerimiz, anne babamız, doğum ve ölüm yılımız gibi zaten bunlar da yapacağımız tercihlerin kapılarını aralar.
Tercihlerimizin kendi kişiliğimiz ile ilgili ipuçları verdiği söylenir. Renk tercihimizin, yemek seçimimizin, giyim tarzımızın, müzik zevkimizin, okumalarımızın, tuttuğumuz takımın hepsi bizimle ilgili bilgiler verir karşıya. Nitekim ideoloji de insanın tercihleri arasındadır. Politik ve siyasi görüşlerden birine yakın olmak da hemen her insanın tercihlerinden biridir.
Politik tercihimizin dünya görüşümüzden etkilendiği bir gerçek, yoksa şöyle mi olmalı; dünya görüşümüz siyasi tercihimize mi göre şekilleniyor? Tercih yaparken aldığımız eğitimden, değer yargılarımıza inançlarımızdan manevi dünyamıza kadar pek çok şey bizi yönlendiriyor. Şu soru nasıl cevaplanacak peki; aynı dine inanan, aynı okul mezunu, aynı etik değerlere sahip aynı insanlar nasıl politik tercihlerde zıt tarafa düşebiliyorlar? Elbet pek çok cevabı olmakla birlikte, bu tercihlerden dolayı birbirimizle aynı olmadığımızı fark edebiliyoruz. Aynı olmak, birebir eş olmak değil o halde.
Tercihlerimizin bize bir sorumluluk yüklediği gerçeği asla unutulmamalı. Bununla birlikte asıl tercih, kişisel dünyamızın nasıl inşa edileceği ve bu yapının dışımdaki dünyaya nasıl yansıyacağı meselesidir. Nasıl bir insanım ve bu nasıllığım yarın bana ne katacak?