Bu aralar en sık duyduğum sözlerden biri: "İnsanlardan kaçıyorum!" İnsanlardan kaçmanın her bir birey için farklı sebepleri olsa da, ortak noktalarına baktığımızda cemiyeti birbirine düşüren hastalıkların en başında gelen su-i zan (kötü zan), gıybet (dedikodu), koğuculuk (iftira) ve istihza (alay) gelmektedir.
Kötü ahlâkın en kötülerinden olan bu mülevves (kirli) vasıflardan kendilerini uzak tutup kurtulmadıkça, bir insan için kazanç ihtimali yoktur. Saâdet düzlüğüne çıkabilmesi için bu dil afatlarından olan su-i zan, dedikodu gibi boş lâf terk edilmelidir; ancak o zaman selâmete erebilir.
“Siz ey imana ermiş olanlar! (Birbiriniz hakkında) yersiz zanda bulunmaktan kaçının; çünkü (bu şekildeki) zannın bir kısmı (da) günahtır; birbirinizin gizli yönlerini araştırmayın ve arkanızdan birbirinizi çekiştirmeye kalkışmayın. Aranızdan, hiç ölmüş kardeşinin etini yemek isteyen kimse çıkar mı? Hayır, siz ondan iğrenirsiniz! Ve Allâh'a karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun. Şüphesiz Allâh, tevbeleri kabul edendir, rahmet kaynağıdır!” (Hucurât Suresi / 12.Âyet)
İslâm'da hem su-i zan hem de gıybet, bireyler arasındaki ilişkilerin sağlıklı olmasını engelleyen ve ahlâki değerlere aykırı bulunan davranışlar olarak kabul edilirler. İşte kısaca bu iki kavramın İslâmiyet'teki yerleri:
Su-i Zan’ın Tanım: Su-i zan, bir kişinin başka bir kişi hakkında kötü düşünmesi, onun niyetlerini olumsuz yorumlaması anlamına gelir. Bu, bir kişinin diğerinin davranışlarını, sözlerini veya eylemlerini kötü niyetle değerlendirmesi durumudur. Su-i zan, genellikle kişisel deneyimlerden, önyargılardan veya genel bir şüphecilikten kaynaklanır.
Örnek: Bir arkadaşınızın size bir sır söylememesi durumunda, "Bana güvenmiyor olmalı" diye düşünmek yerine, "Belki bu sır ona ait değil ve paylaşamaz" gibi olumlu bir yoruma yönelmek su-i zandan kaçınmayı ifade eder.
Günahın Derecesi: Su-i zan, kişinin iç dünyasında başlayan ve eğer dışa vurulursa gıybet ile sonuçlanabilecek bir durumdur. İslam'da, kişinin başkasının niyetlerini kötü yorumlaması, toplumsal barış ve güveni zedelediği için günah kabul edilir.
Peygamber Efendimiz'in Uyarısı: Hz. Muhammed (sav), su-i zandan da kaçınılması gerektiğini belirterek, "Mü'min, Müslüman kardeşine karşı zan, şüphe ve tahassum (düşmanlık) ile bakmaz." (Tirmizi) şeklinde ifade etmiştir.
Su-i Zan’ın Etkileri:
1. İlişkilerde Güven Eksikliği: Su-i zan, kişiler arasındaki güveni zedeler. Bir kişi sürekli başkaları hakkında kötü düşünürse, bu ilişkilerinde sürekli bir güven sorunu yaratır.
2. Psikolojik Etkiler: Sürekli kötü zan içinde olmak, bireyin kendi psikolojik sağlığını da olumsuz etkileyebilir. Paranoya, sürekli şüphe içinde olma ve huzursuzluk gibi durumlar ortaya çıkabilir.
3. Toplumsal Etki: Toplumda genel bir güvensizlik ortamı yaratabilir. İnsanların birbirlerine olan inancı azaldıkça, toplumsal birlik ve dayanışma da zayıflar.
4. Adaletsiz Yargılama: Kişi, başkalarını olayların gerçek yüzünü anlamadan aceleyle yargılar. Bu, adaletsizliklere ve yanlış anlaşılmalara yol açabilir.
Gıybet Tanım: Gıybet, bir kişinin yokluğunda, onun hoşuna gitmeyecek şekilde konuşulmasıdır. Başka bir deyişle, gıybet, birinin arkasından onu olumsuz şekilde konuşmak, dedikodu yapmak ya da onu rencide edecek şekilde yorumlarda bulunmak demektir. Gıybet, genellikle birinin eksikliklerini, hatalarını veya özel hayatını başkalarıyla paylaşmak şeklinde ortaya çıkar.
Örnek: Birinin giyim tarzını, kişisel alışkanlıklarını veya geçmişteki hatalarını ele alıp başkalarına onun olumsuz yönlerini anlatmak gıybet sayılır.
Haram Olması: Gıybet, İslâm'da haram kabul edilir ve kişinin onurunu zedeleyen, toplumsal huzuru bozan bir davranış olarak görülür. Bu nedenle, büyük günahlardan biri olarak sayılır.
Peygamber Efendimiz'in Hadisi: Hz. Muhammed (sav), gıybetin ne olduğunu soran sahabelere, "Kardeşini hoşlanmayacağı bir şeyle anmandır." (Buhari, Müslim) demiş ve gıybetin ne kadar ciddi bir günah olduğunu vurgulamıştır.
Gıybetin zararları:
1. Toplumsal Huzurun Bozulması: Gıybet, topluluk içindeki güveni sarsar. İnsanlar, birbirlerinin hakkında kötü konuşulabileceğini bilirlerse, bu ortamda sağlıklı ilişkiler kurmak zorlaşır.
2. Bireysel Onur: Kişinin onurunu ve itibarını zedeler. Bu, kişinin sosyal hayatında ve psikolojik sağlığında ciddi hasarlara yol açabilir.
3. Dini ve Ahlâki Yön: Birçok inanç sisteminde, başkalarının hakkında kötü konuşmak, kişinin ahlâki değerlerine zarar verir ve manevi sorumluluklarını ihlâl eder.
4. Kişisel Gelişim: Gıybet yapan kişi, zamanını ve enerjisini olumlu şeylere harcamak yerine, başkalarını yargılayarak harcar. Bu, kişisel gelişimini olumsuz etkiler.
Su-i zan ve gıybet arasında sıkı bir bağıntı vardır. Su-i zan, bir kişinin zihninde başlar; bu kişinin başkası hakkında olumsuz düşünceleri (kötü düşünmek) taşımasıdır. Bu olumsuz düşünceler, eğer paylaşılırsa, gıybet olur. Yani, su-i zan, gıybetin zihinsel aşamasıdır.
Örneğin, bir arkadaşınızın bir işi doğru yapmamasını, "Bu işi kasıtlı olarak yanlış yaptı" diye düşünmek su-i zan olur. Bu düşünceyi başkalarına "Biliyor musunuz, bu işi kasıtlı olarak yanlış yaptı" diyerek anlatmak ise gıybet olur.
Peki, su-i Zan ve gıybeti nasıl önleriz?
- Empati: Başkalarının niyetlerini daha iyi anlamak için onların yerine kendimizi koymak, onların ne hissedeceğini düşünmek, su-i zandan ve gıybetten kaçınmaya yardımcı olur.
- Açık İletişim: Şüphelerimizi ve eleştirilerimizi doğrudan ilgili kişiyle paylaşarak anlaşmazlıkları çözmek.
- Özdenetim: Kendi iç sesimizi kontrol etmek, düşüncelerimizi olumlu yönde yönlendirmek ve olumsuz düşünceleri dile getirmeden önce düşünmek.
- Olumlu Konuşma: Eğer bir şey söylemek gerekiyorsa, olumlu yönleri üzerine odaklanmak.
- Susmak: Bazen en iyi çözüm, konuşmamaktır. Konu başkalarının eksikliklerine geldiğinde, konuyu değiştirmek veya susmak etkili olabilir.
- Kanıt Bekleme: Suçlamalarımızı veya şüphelerimizi kanıtlar üzerine kurmak yerine, sadece şüpheler üzerinden hareket etmemek.
-Dini ve Ahlaki Eğitim: Birçok dini ve ahlaki öğretide su-i zandan kaçınmak teşvik edilir. Bu öğretileri benimsemek, kişinin su-i Zan’a kapılmasını azaltabilir.
- Öz Eleştiri: Kendi kusurlarımıza odaklanmak, başkalarını yargılamaktansa kendi gelişimimize katkı sağlar.
Her iki durum da, bireysel ve toplumsal ilişkileri olumsuz etkileyen, güveni zedeleyen ve huzursuzluğa yol açan davranışlardır. Bu nedenle, su-i zan ve gıybetten kaçınarak, daha sağlıklı ve huzurlu bir toplumsal ortam yaratmak mümkündür.
Sonuç olarak, İslâm, bireyler arasında sağlıklı, barışçıl ve sevgi dolu ilişkilerin kurulmasını teşvik eder. Gıybet ve su-i zan, bu ilişkileri bozduğu için haram kabul edilmiş, ayrıca bu tür davranışlardan kaçınmanın, bireysel ve toplumsal huzur için önemli olduğu vurgulanmıştır. Bu öğretilerin amacı, toplum içinde güven ve dayanışmanın sağlanmasıdır.