Tarihçi Mustafa Armağan, gerçeğe ulaşmanın önemini vurgulamak için Karacaoğlan’ın Elif şiirindeki ‘’İncecikten bir kar yağar’’ mısraının ‘’incecik’’ kelimesine takılır. Hepimizin anladığı karın ince ince yağması dışında bir anlama gelebileceğini düşünür. Karacaoğlan’ın, Divanında bu şiirinden başka hiçbir şiirinde ‘’incecikten’’ kelimesini kullanmadığını fark edince O’nun yaşadığı coğrafya üzerinde çalışmaya başlar ve sonunda Kahramanmaraş’ın Elbistan ilçesine bağlı İncecik diye bir köy olduğunu öğrenir. Köyün muhtarıyla görüşür.
Hüseyin Bey, internet ortamında köyün öğretmeni, Osmanlıyı Yeniden Anlamak kitapçığında muhtar olsa da, bizim için önemli olan incecik kelimesinin aslını öğrenmek. Hüseyin Bey’in, sayın Armağan’a anlattığı rivayetin orijinal bir tarafı yok. Buna benzer onlarca rivayet vardır Anadolu’da. Kısacası Karacaoğlan İncecik köyüne uğrar. Elif kızımızı (nedense bu tür aşklar hep çeşme başında başlar) çeşme başında görüp aşık olur. Sıkça uğradığı İncecik seferlerinin birisinde de kar yağıyordur ve Karacaoğlan başlar Elif şiirini yazmaya. Köyün kızlarının yarısının da Elif ismini taşıdığını söylemeyi ihmal etmez.
Mustafa Armağan, Türk Dili ve Edebiyatı mezunu olduğu halde tarihçi kimliğiyle ön plana çıkmış ve saygı duyduğumuz bir yazar. Mustafa Armağan gibi derinlikli, ince ve sorgulayıcı bir zekaya, bizim ana branşımızda edebiyat demek gibi (Allah korusun) bir ukalalık peşinde değiliz ama bu kelimenin, mısrada kullanılış şekliyle ‘’ince’’ bir kar yağışı kastının dışına çıkamayacağı kanaatindeyiz.
Karacaoğlan kelimeyi incecikten değil de, incecikde şeklinde (-n siz) kullansaydı Armağan’a, böyle düşünmenizde seçeneklerden birisi, saygı duyarız der geçebilirdik. Halbuki, şiirde ince kelimesi karı nitelerken;-(den-ten) eki de, küçücükten, ufacıktan, şuracıktan kelimelerinde olduğu gibi durum eki görevi üstlenerek karın başlangıcını bildiriyor. Değişik durumlarda kullanılmakla birlikte –de takısının asli görevi, eylemin nerede olduğunu;-den takısının asli göreviyse eylemin nereden başlayıp uzaklaştığını bildirmektir.
İncecik, bir yer kastıyla söylenmiş olsaydı, bir uzaklaşma (İncecik taraflarından der gibi)nedeniyle Karacaoğlan’ın mekanın dışında olması gerekirdi. Halbuki şairimiz, Elif’i elinde bardağıyla evlerinin çardağında görüp duruyor şiirin dördüncü kıtasında. Bu da, Karacaoğlan’ın mekana dahil olduğu anlamına geleceği için inceciğin, isim olarak kullanılmasına izin vermez; kelimeye sıfat görevi yükler.
Yine araştırmanın önemini belirtmek için ‘’Halep oradaysa arşın burada’’ atasözündeki Halep kelimesinin aslında ‘’halebî’’ ve ‘’halebî’’nin de bir uzunluk ölçüsü birimi olduğunu öğrettiği için Armağan, bizi hayal kırıklığına uğratmanın mutluluğunu yaşamış mıdır bilmiyoruz ama Büyük Osmanlıca Lûgat, Halebî kelimesini Arapça sıfat olarak karşıladığı halde, hem büyük harfle yazar hem de Halep halkından olan, Halepli diye açıklar. Toplumsal algı da Lûgatın açıklaması yönündedir.
Araştırma elbette güzel ve takdir edilecek bir meziyet.(Darısı Osmanlıya küfredenlerin başına) Farklı olmak isteği de, sizin hakkınız ama kelimelere işkence yapmadan. Çünkü kelimeler şeyin değil anlamın sembolüdür, düşüncenin de sembolü ıskalama lüksü yoktur. Selamlar.