İlginç yanlarıyla Cahit Zarifoğlu -2-

Hasan Ukdem
Türk Edebiyatının ilginç şahsiyetlerinden şair Cahit Zarifoğlu’nun hayatındaki ilginç anekdotlara bu yazımızla devam ediyoruz.
                                          
Cahit, Necip Fazıl’ın evinde bir sohbet meclisindedir. Herkes pür dikkat üstadı dinler ama yerinde duramayan Cahit ayağa kalkar ve evin içinde dolaşmaya başlar. Necip Fazıl’ın kitaplığına bakan, plaklarını karıştıran şair “Aristo'dan sonra ikinci lakabını Necip Fazıl’ın nüktedan sözleriyle alacaktır. Cahit’in evin içinde dolaştığını ve kitapları karıştırdığını gören Necip Fazıl ona şunları söyler: “Yahu burada muhteşem bir konser varken sen notalarla meşgulsün artist.” Bu“Artist” söylemi Nuri Pakdil tarafından da daha sonra tekrar dile getirilecek, Nuri Pakdil “Yedi güzel adam içerisinde en artist mizaçlı kişi Cahit Zarifoğlu’ydu.” diyecektir.
 
Bazen kişiliğine göre oldukça tuhaf işlere imza atan Zarifoğlu, dönemin en bilinen şairlerinden Cemal Süreya’ya bir mektup yazar. Cemal Süreya bu sırada Paris’tedir. Bu mektupta şöyle bir soru sormaktadır Cahit, Cemal Süreya’ya: “İstanbul’a döndüğünüzde sizinle ev tutup birlikte oturabilir miyiz?” Paris’te bunaltılı bir ruh haliyle yaşayan Cemal Süreya tanımadığı bu genç adamın mektubunun ölçüsüz olduğunu düşünerek cevap vermez. Ancak Zarifoğlu öldükten sonra kaleme aldığı günlüğünde onunla ve yolladığı mektupla ilgili şunları söylemektedir:
 
“Cahit Zarifoğlu ölmüş. Bugünün adı bu olacakmış. ... İyi şairdi. İlk şiirleri de iyiydi. (Sezai) Karakoç çevresinden. Daha yüz yüze gelmeden, 1962’de bana, Paris’e bir mektup yollamıştı. Adresimi Sezai (Karakoç)’tan almış. Saklamamışım o mektubu.
 
Cahit Zarifoğlu, o sırada, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi, Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde öğrenci. Yurtlardan sıkılmış herhalde, İstanbul’a dönüşümde, birlikte ev tutup oturmayı öneriyordu mektubunda. Bende bir tuhafım o günler. Bir ölçüsüzlük görmüştüm bu öneride. O ara otuz yaşı dönmüşüm. İyi sayılan bir aylığım var. Ne yani, bu çocuk öğrenci hayat koşuluna mı indirmek istiyor beni? Dönüşte yeniden tanıştık. Zaman zaman vapurda, yolda, Sezo’nun (Sezai Karakoç) evinde bürosunda rastlaştıkça konuşurduk, (ama her şeyden) …”
 
Cahit Zarifoğlu, ilk şiir kitabı olan İşaret Çocukları’nı baskıya yollar. Ancak bu kitap ekonomik anlamda onun çöküşü olur. Bütün parasını İşaret Çocukları için harcayan şair maalesef bu meyvenin tadına bakamaz. Zira çok az kısmını dağıtabildiği kitabının büyük bir kısmını aracı olan bir arkadaşının dayısının yazıhanesine bırakmıştır. Emaneten bıraktığı kitapları birkaç ay boyunca almayan şair, bir süre sonra kitaplarının işgüzar dayı tarafından ısınmak için yakıldığını öğrenir. Genç şairin tüm sanatı bir sobanın içinde küle dönüşmüştür…
 
İçinde sürekli yalnızlığı ve kimsesizliği taşıyan şairimiz, Necip Fazıl’ın müdahalesi ile bu yalnızlıktan kurtulur ve artık hayatı bambaşka bir seyre girer. Üstat ona münasip bir eş bulmuştur. Bu eş üstadın hocası Abdülhakim Arvasi’nin soyundan Berat Hanım’dır. Necip Fazıl’la birlikte Van’a yalnız bir kalple giden Cahit, bu yolculuktan dopdolu bir kalple dönecek, kıyılacak nikâhta Cahit’in şahidi Necip Fazıl olacaktır.
 
Yıllar geçer, çok da ileri bir yaşta olmamasına rağmen umarsız bir hastalığa yakalanır şairimiz. Cahit pankreas kanseridir. Elem dağları kurulmuştur gene tüm sevdiklerinin kalbinde. Günden güne erir, bir süre sonra yataklar olur meskeni şairin veya cehennemi. Sık sık dostları gelir ziyarete, onlara durumunun kötü olduğunu belli etmek istemez. Cahit, Rasim Özdenören’den fıkra anlatmasını ister, çocuklara gülümser. Yine ölümün yaklaşmasının verdiği hüzünle ona refakat eden Erdem Bayazıt’ın elinden tutar bir gün. “Erdem” der “Kırlarda çiçekler artık bensiz açacak.”.
 
Hastalığı gittikçe ilerler şairin, acılar içinde uyumakta olduğu yatakta aniden uyanır, bu sefer ona refakat eden Rasim Özdenören’dir. “Rasim” der “Bir rüya gördüm, Necip Fazıl bana yirmi beş yıl sonra burada buluşacağız dedi.”. Cahit yanlış duymuştur rüyasındaki zamanı, Rasim Özdenören’in anlattığına göre yirmi beş yıl sonra değil, yaklaşık yirmi beş gün sonra vefat eder şair. Tanrı ona bir mesaj vermiştir hayranı olduğu kişinin diliyle.
 
Tam adı Abdurrahman Cahit Zarifoğlu olan şair tüm benliğini isminin baş harfleriyle 'ACZ' ile sınırlamıştı. Sultan şiirinde bu durumu ifade eder. Ve tüm tabiat 7 Haziran 1987 günü büyük bir kedere boğulur. Çünkü artık kırlarda çiçekler Cahit ’siz açacaktır…
 
Sevgiyle kalın.