Çünkü iletişim çağında iletişimsiz ve iletişimcisiz kalmak için diretiyoruz.
İletişim fakültelerine verilen değer ile ülkenin gelişmişlik seviyesi arasında bir doğru orantı kurabiliriz. Gelişmiş ülkelerde sözel beyinler toplumsal statünün en üst basamağındadır. Fakat bizim ülkemiz de durum tam tersi.
İletişim fakültelerinin Polis Akademisinden daha çok polis yetiştirdiğini biliyor muydunuz?
Eskiden 5 – 10 İletişim fakültesi varken şimdi sayısı 70’i aştı. Benim 40 bin sıralama ile girdiğim üniversite 3 yıl sonra 115 bin sıralama ile öğrenci almaya başladı. Bu kadar iletişim fakültesinin olduğu bir ülkede normal şartlarda gazeteciliğin ve televizyonculuğun çağ atlaması gerekirdi. Tam çağ atlayacaktık polis olmaya karar verdik.
*
Tüik verilerine göre, mezun olunan alana göre işsizlik oranı en yüksek birkaç bölümden birisi de gazetecilik.. Bunun en büyük nedeni ise mevcut sektör çalışanlarının alaylı olması, iletişim fakültesi diploması zorunluluğunun olmaması, talepten çok arz olması, niteliksiz öğrenci mezuniyeti, kısıtlı çalışma alanı ile düşük ücretlendirme..
İsteyen herkesin basın sektöründe çalışabileceğini biliyor muydunuz? Üniversite okumaya bile gerek yok. Okuma yazma bilmeniz kafi.. Bir sabah kalkıp ben avukat olacağım, doktor olacağım, mühendis olacağım diyemezsiniz. Ama canınız ne zaman isterse gazeteci olabilirsiniz.
*
“Ben Gazeteciyim” diyene kadar ne yollardan geçiliyor..
Hem kendi yaşadıklarımdan hem de çevremdekilerin yaşadıklarından bahsederek İletişim mezunu olmak nasıl bir şeydir biraz anlatmak isterim..
İletişim fakültesine kayıt olursun. İlk girdiğin derslerden birinde “bölüm başkanı” olduğunu öğrendiğin hocan şöyle der; “Biz çok tecrübe ettik. 90 kişilik sınıftan 9 gazeteci çıkmayacak.” Bunu söyleyen hocanın ne sektör tecrübesi vardır ne de sektör içinde öğrencinin çektiği sıkıntıdan haberi vardır. Ya da en acısı; vardır ama umurunda değildir.
O 9 gazeteciden birisi olabilmek için okurken aynı zamanda çalışmak istersin. Okuduğun şehirde basın kuruluşlarına gidersin. Seni tek şartla işe alırlar para istemeyeceksin. Beş kuruş para almadan hem okur hem çalışırsın. Çalışırken görürsün ki sektörün hâkimi alaylılar olmuş. Alaylılarla en çok rekabet eden fakültedir; iletişim fakültesi. Yetmez. Bakarsın ki lise mezunu iki kelimeyi bir araya getiremeyen adamı muhabir yapmışlar. Ona maaş veriyorlar. Ama sen öğrencisin işi öğrenmek için çalışmaya mecbursun diye sana aylık 50 lira yol parası bile vermezler. Çünkü iletişim fakültesi öğrencisi bedavaya çalıştırılacak eleman olarak görülür.
Devlete gireyim dersin. KPSS denen sınavdan sadece 3 kişi alırlar. Ortaokullarda “Medya Okuryazarlığı” dersi vardır. Bu derse senin girmene izin vermezler. Ders boşluğu olan beden eğitimi, resim, matematik öğretmenine verirler bu dersi. Medyanın silah olarak kullanıldığı bir çağda bu dersi medyadan hiç anlamayanlara anlattırırlar..
Halk eğitim kurumlarında “Diksiyon ve Sunuculuk, Spikerlik” kursu açarlar. Burada deneyeyim şansımı dersin. Birde bakmışsın, eğitimcilerin niteliği kısmında “Türk edebiyatı öğretmenliği” bitirenler verebilir bu dersi ibaresi koymuşlar. Sunuculuk spikerlik dersini iletişim fakültesi mezunu veremiyor fakat spikeri sadece televizyonda gören edebiyat mezunu verebiliyor. Fakültene gidersin; “bu bizim hakkımız, gerekeni yapın, hakkımızı arayın.” dersin. Sahip çıkacaklar zannedersin. Kâğıt, evrak işleriyle uğraşmamak için “evet edebiyat mezununun hakkı” derler.
Sormak istiyorum; İletişim fakültesi bu kadar işlevsiz bir fakülte ise neden hala açık, neden hala öğrenci mezun ediyor, iletişim fakültesi yöneticileri neden hala o koltukları işgal ediyor? Sadece soruyorum..
Hala pes etmemiş olursan 4 yıl böyle mücadele içinde geçer. Mezun olunca, sana sadece ahkâm kesen ama ne eğitim hayatında ne sektörde hiçbir zaman arkanı kollamayan o hocanın dediklerinin doğru olduğunu görürsün. 90 kişilik sınıfından 9 gazeteci çıkmaz. Çıkmasına imkân vermezler.
*
Okurken sık sık sorarlar; “Okulu bitirince ne olacaksın?” diye..
İşsiz olacağım, en iyi ihtimal ise okuduğum bölümden ve hayallerimden uzak polis olacağım.
Mezun olmuş İletişim fakülteli olarak ise önerim; Okumayın. Gidin pazarda limon satın.