“Benim oğlum bina okur döner döner yine okur.”
Yaptığı işte sebat etmediği için ilerleme kaydedemeyen, bu yüzden de tekrar tekrar hep en baştan başlamak zorunda kalan insanların hali pürmelalini anlatmak üzere kullanılan bu güzel deyim tam da bizim durumumuzu anlatıyor.
Çünkü dönüp dolaşıp aynı eleştirileri yapıyoruz ama bir sonuç alamıyoruz.
Çünkü ne eleştirdiğimiz kişiler kendini düzeltiyor ne de bizim eleştirilerimiz amacına matuf olabiliyor.
Biz yazıyoruz onlar düzelmiyor, onlar düzelmiyor biz yine yazıyoruz.
Dönüp dönüp aynı şeyi söylüyoruz, dönüp dönüp papağan gibi tekrar ediyoruz.
Oyalanıp duruyoruz işte.
Demiştim ya; yazsan olmuyor, yazmasan gönül razı değil. Tam da öyle bir durumdayım yine.
Sevgili okurlar, gündeme aldığım bu konuyu daha önce de yazdığım için, tekrara düşmemek adına alengirli bir girizgah yaptım ama konumuz çok basit aslında.
Konya’daki Basından Sorunlular!
Biliyorum, sürekli aynı şeyleri okumaktan bıktınız, defalarca kez yazdık. Ama rahat edemiyorum işte. Yeter artık kabak tadı verdi bu konu, sen de taktın bu meseleye dediğinizi duyar gibiyim. Buna benzer birçok tepki verebilirsiniz. Hepinizi sıktığımın farkındayım ama ben bu konuyu kendime görev edindim.
Çünkü verilen emeklere hakikaten üzülüyorum.
En fazla da Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’nın emeklerine üzülüyorum.
1 yıl kadar önce, Konya’daki resmi kurumların basın birimlerinin yeniden dizayn edilmesi, eksiklerinin giderilmesi ve haber yazmayı bilmeyenlere, iletişim yönünden bilgisiz olanlara kesinlikle eğitimler verilmesi gerektiği noktasında Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’na çağrıda bulunmuştum.
İletişim Başkanlığı da bu konuyu dikkate alarak çok güzel bir eğitim programı başlatmış ve Konya’daki resmi kurumların basın sorumlularına habercilik ve iletişim bilimleri noktasında kapsamlı bir eğitim vermişti.
Hatta geçtiğimiz hafta itibarıyla daha iyisi olmuş; Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Konya Bölge Müdürlüğü, Mevlana Kalkınma Ajansı (MEVKA) ve Konya Teknik Üniversitesi Sürekli Eğitim, Uygulama ve Araştırma Merkezi Müdürlüğü (KTÜNSEM) işbirliğiyle yürütülen proje kapsamında Konya’dan sonra Karaman ve Aksaray illerindeki kamu kurum ve kuruluşlarına da medya ile ilişkiler eğitimi verilmeye başlandı.
Başta Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Konya Bölge Müdürü Tuncay Karabulut ve ekibi olmak üzere ilgili sorumlular da bu konuda benim gibi düşündükleri için, çok güzel çalışmalara imza attılar.
Fakat bu emeklerin karşılığının alınamadığını görünce, bu konuyu tekrar yazmak istedim.
Sevgili müdürümüz Tuncay Karabulut ile bu konuları zaman zaman konuşuyoruz. Kurumlarla ilgili iletişim noktasındaki eksiklikleri iletiyoruz. O da bu konuda yapılabilecek her şeyi yapıyor. Hatta Allah biliyor ya, görevinden fazlasını bile yapıyor. Keza ekibinden Rahmi Dalmaç, Ahmet Akkuş, Orhan Şahin’in çabasına da şahit oluyorum.
Ama bu çabanın karşılığının alınamaması insanı üzüyor işte.
Bazı kamu kurumlarındaki medya personelleri, yukarıda saydığım isim ve kurumların emeklerini heba ediyor.
O kadar eğitime rağmen hala aynı hatalar yapılıyor. Belediyelerin basın büroları ile birkaç kurumu saymazsak, Konya’daki kurumlarda basın işlerini yapanlar ne yazık ki sınıfta kalıyor.
Hem de bu kadar eğitime ve çabaya rağmen!
En çok yapılan hataları yazmaya başlasam sığdıramam buraya ama en gıcık olduğum üç hatayı yazmak istiyorum.
Arkadaş, müdürünün ya da amirinin soy ismini büyük harflerle yazmayı bırak artık. Bunu nereden öğrendiysen yanlış öğrenmişsin. Eğer soy ismini büyük yazmanı amirin dikte ediyorsa söyle ona, bu yanlış!
Arkadaş; müdürümüz, başkanımız, amirimiz, öğrencilerimiz, personellerimiz, mızmız mizmiz diye bir ek olmaz haberde. Bahsettiğin kişi senin personelin, senin amirin. Haberde sahiplenme eki kullanma. İl Müdürü, Başkan, öğrenciler, personeller; doğrusu budur.
Arkadaş; haberi 30 sayfa gönderip yanına da 300 tane fotoğraf ekleme. Konuyu anlat, konuyu anlatan fotoğraflardan 4-5 tane seç yeterli.
Haydi bizim emeklerimize acımıyorsun, bari İletişim Başkanlığı’nın emeklerine acı.
Sana o kadar eğitim verildi, dersleri hiç mi dinlemedin?
Hiçbir şey bilmiyorsan gönderdiğin haberi ertesi gün gazetelerde bir oku. Sen nasıl yazmışsın, onlar nasıl yayımlamış…