Biz davamıza ve Ak Partimize bu güne kadar toz kondurmadan yola devam ettik. Allah bu millete ve İslam alemine bir lider lütfetti. Bu sözler Melih Gökçek’e ait. Altına imzasını atacak milyonlarca insan olduğunun farkındayım. Aslında bu sözler, nevzuhur, muhafazakâr demokrat AKP tabanına ait. Melih Gökçek, milyonların hislerine tercüman oldu sadece.
Bu tabanı AKP yarattı. Dünün kuduz köpek gibi kovalanan yığınları, AKP döneminde konfor, para, mevki, makam buldular. Devletin seksen yıl boyunca reddettiği, inkar ettiği kalabalık, devletten nemalanır oldu. Tamam; adam yerine kondu, saygı gördü vesaire.
Sonra bu kitle kendisine bu günleri armağan eden ulu önderini, her türlü hatadan münezzeh görmeye başladı. Ya o giderse refleksiyle liderine toz kondurmadı. Liderin yanlışına yanlış demek, düşmana cephane taşımaktı. Artık aklı başında hiçbir yetişkin, kral çıplak diyemez. Çünkü kurulu düzen değişsin istemez. Elde ettiklerini kaybetmek istemez. Zaten kral çıplak dese de kimseyi inandıramaz. Ya kralı alaşağı etmek isteyen bir haindir, ya da kral düşmanlarının taşeronu.
Sistem aynı, aktörler yer değiştirdi. Muarızlarımız Kemalist, bizde Tayyibist olduk.
Kral’ın çıplak olduğunu söylemek için bize bir çocuk lazım. Kaybedecek bir şeyi olmayan, hesapla kitapla işi olmayan masum bir çocuk. Yüreği kendinden büyük bir çocuk. Belki de o çocuk Bülent Arınç’tır.
Türkiye seksen yıllık tarzı siyasetine geri döndü. Erdemin ve Ahlakın yerini tarafgirlik aldı. Artık ne yapıldığı, ne söylendiği değil, kimin yaptığı, kimin söylediği önemli. Ya da Mahir Kaynak tarzında, söylenen sözün, yapılan işin kimin işine yaradığı. Öyle ya biz çocuk değiliz. Uyanık olmalı, kurulan kumpasların farkına varmalı, biricik liderimizi devirme teşebbüslerine meydan vermemeliyiz.
Dilimizde laf çok, ama söyleyecek yürek yok. Bir zamanlar genç subaylar rahatsız diye susuyorduk, şimdilerde ihtiyar reis rahatsız olur diye korkuyoruz.
O zaman doğruları kim söyleyecek. Hakkın, hakikatin yanında zalime karşı kim haykıracak. Mazlumun hakkını kim savunacak.
Gezi bir darbe teşebbüsüydü de Reis’in AVM sevdası çok mu masumdu. 17-25Aralık sürecinin aktörlerinin, bakara makaraları, trilyonluk saatleri hiç mi tenkidi hak etmiyor. PKK neyse IŞID odur, Kobani’de düştü düşecek, Kürt sorunu yoktur sözleri içimize sinmiyorsa dışımıza niye sindirelim. Hangi sorun Anayasal çözüme kavuştu. Bu gün gelinen noktanın Ak Parti politikası olmaktan öte, devlet politikası olduğunun kanıtı var mı? Otuz yıldır, bir başbakan / Cumhurbaşkanı çıksın, benim Kürt vatandaşlarım desin diye mi savaşıyor insanlar.
(Yeri gelmişken söyleyeyim doğru söylüyorsun reis; Bu ülkenin tek sorunu Kürt sorunu değil. Bundan böyle birde Suriyeli Arap sorunu var. Sınırları açtın ama devlet kapılarını kapattın. Binlerce Suriyeliyi evsiz barksız, aç, bi ilaç bırakmanın, binlerce masumu yüzüstü bırakmanın da bir bedeli olacak...)
Davutoğlu siyasetçi değil. İdealist bir bilge. Büyük bir medeniyetin mirasçısı olan milleti, iki yüz yıl önce çıktığı raya oturtmaya çalışan bir bilge. Müsaade ederseniz bilgece çözmeye çalışıyor dâhili ve harici meseleleri. Kasımpaşa siyaseti galip gelirse o’na değil, millete yazık olur.
Melih Gökçek’in tıynetini herkes biliyor. Biliyor da iyi siyasetçi, doğru ata oynuyor ve bel altından vuruyor. Neymiş; Arınç’ın çocukları paralel yapının kurumlarındaymış.
1994 yerel seçimlerinde Refah Partisi iki prens çıkardı. Tayyip Erdoğan İstanbul’da, Melih Gökçek Ankara’da belediye başkanlığını kazanmıştı. Bu iki makam birbirine denk gibiydi. İstanbul Türkiye’nin en büyük şehri, Ankara İse Cumhuriyetçilerin kalesiydi. 2001 de Ak Parti kurulduğu zaman genel başkanlık için bir süre havayı koklayıp mümkün olmadığını anladı ve Ankara’da ki saltanatına sıkı sıkıya sarıldı. Bu Melih Gökçek için 1-0 yenik duruma düşmekti ama maç henüz bitmemişti. Ortamı müsait görünce Erdoğan dalkavukluğu üzerinden Davutoğlu’na yükleniyor.
Davutoğlu’ndan bir Yıldırım Akbulut çıkmaz. Çok üstüne varılırsa bırakır gider, böylelikle Gökçek’e 12 yıllık hülyasına kavuşma fırsatı doğar. Ondan sonra Reis çalsın dalkavuk oynasın, vay memleketin haline.