Konya gündemini şu günlerde AK Parti İl Başkanı Musa Arat’ın istifası ve bu istifa ile birlikte yaşananlar oluşturuyor. Her zaman olduğu gibi olayın özünden uzaklaşıp ayrıntılarda boğulmakla meşgulüz.
İfrat ve tefrit hastalığımızdan kurtulamıyoruz. Bir insanı ya göklere yükseltiyoruz ya da yerin dibine sokuyoruz. Yanılgıysa eğer her beşerin yanılabileceği gerçeğini bir kenara bırakıyoruz. Aynaya bakacağımız yerde birilerini günah keçisi ilan ediyoruz.
Yanlışlar yapılmış mıdır, yapılmamış mıdır bunu bilemem; herkesin bir vicdanı var, o rahat olmalıdır. Birilerinin önce istifa etmesini pusuda bekleyip ardından bu insanlara ateş püskürmek ne adalete sığar ne de insanlığa. Bunu yapanların samimiyeti de tartışılır.
Samimiyetten bahsetmişken; whatsappta oluşturulan bir yönetim grubunda yazılanların o grupta bulunmayan herhangi bir kişiye aktarılması ne kadar samimidir, dahası ne kadar ahlakidir? O grupta paylaşılan her şey bir mahremiyete sahiptir ve bu mahremiyete riayet etmek gerekir.
Aidiyet önemlidir; aidiyeti olan kişiler üstlendikleri görev ne olursa olsun, o görevin hakkını vermek adına onu mahrem bilir, yanlış varsa bu yanlışı düzeltmeye çalışır, kendi içinde çözmeye çalışır. Bu olmuyorsa, gerekli kişiler, kurumlar devreye girer. Aidiyeti yoksa, o kişi bulduğu her açığı daha da genişletme gayretine girer, her duyduğunu aktarır. Halbuki her duyduğunu aktarmak kişiye günah olarak yeter.
Niyetim kimseyi karalamak ya da arkalamak değil. Yapılan “asıl” yanlışlara dikkat çekmektir.
------------
Bu olayı bir kenara bırakıp başka birkaç konuya daha dikkat çekmek istiyorum:
Bir davamız var. Bu davada güven, sadakat, samimiyet, vefa, fedakarlık, azim, istikrar olmazsa olmaz. Bunlardan biri eksilirse yollar ayrılabilir; ama dava bakidir.
Büyükşehirler dışında diğer şehirlerde AK Parti kongreleri yapılıyor, yakında büyükşehirlerde de yapılmaya başlanacak.
Bu kongre süreçlerinde teşkilatlarda görevi son bulup yeni ekiplerde yer almayan kişilere “acaba fetöcü müydü?” yaftası yapıştırılıyor. Ne kadar kolay karalayabiliyoruz!
Kongre süreçlerinde yeni ekiplerin oluşması olağan bir durumdur. Bir ekibin süresi dolunca görevi sona erer ve yeni bir ekip oluşturulur. Daha önce görev almış kişilerden de birkaç kişi bu yeni ekiplerde yer alır. Olağan süreçler sanki her zaman böyle yapılmamış gibi yanlış aksettiriliyor.
Fitne zamanı…
Birbirine karşı kin besleyenlerin hesaplaşma zamanı…
Adaletten uzak karalama kampanyalarının sürdürüldüğü rant zamanı…
Oyuna gelmeyelim. Aslî değerlerimizi yitirirsek, bir davadan bahsedemeyiz. Aslî değerlerimizi hiçe sayarsak, bu davanın bir neferi olduğumuzu iddia dahi edemeyiz.
Bu görevler bir bayrak yarışıdır; önemli olan görevini layıkıyla yapıp ardında tertemiz bir sayfa bırakmaktır.
Yorulma eylemine yer yoktur bu davada; durmak yoktur. Taşıyabildiğin yere kadar taşırsın bu bayrağı, kaldığın yerden bir başkası bayrağı devralır ve o ilerler.
Ben yoktur, biz vardır.
Fitne yoktur, birlik vardır.
Bezginlik yoktur, iştiyak vardır.
İstikrarla Birr olana yönelip ilerlemek vardır.