Yazıma nereden, nasıl başlayacağımı bilemiyorum.
Kelimelerin kifayetsiz kaldığı, cümlelerin sustuğu, vicdanların sakatlaştığı hadiselerle hemen her gün karşılaşıyoruz.
Kadın cinayetleri mi dersiniz, iftiralar mı dersiniz, gayri meşru ilişkilerin televizyon kanallarında pazarlanıp ballandıra ballandıra anlatıldığını mı dersiniz...
Ne derseniz deyin.
Ülkemiz öyle bir hal almaya başladı ki, deyim yerindeyse ağzımız açık kalıyor.
* * * * *
Ana meselemize geçmeden önce değinmek istediğim bir konu var. Tarihimize, Osmanlı Devleti'ne çok kısa bir yolculuk yapmak isterim.
Osmanlı Devleti'nin tarihini incelediğimizde, devletin 400 çadırdan cihan devletine nasıl ulaştığını, şu 3 temel üzerine kurduğu kurallardan anlıyoruz.
Nedir bu üç temel ilke:
Manevi bir terbiye, Askeri disiplin, ilim...
Bizim burada bahse alacağımız unsur Manevi Terbiye.
Devletin kuruluş aşamasında Manevi Terbiye'ye ciddi önem verildi.
Bir devletin ayakta kalabilmesi için sosyal, siyasal ve toplumsal ahlak kurallarının korunması gerekir.
Bu ahlak kurallarına sahip olamayan milletlerin kaybetmesi, yıkılması kaçınılmazdır.
Özellikle, iffet ve namus konularında, Osmanlı yöneticileri meseleye hassasiyetle yaklaşmıştır.
Çünkü, Aile kurumu, iffet ve namus kavramları kutsal sayılmıştır.
Bunların korunması Osmanlı devletinin 600 yıl boyunca hüküm sürmesinde etkili oldu.
Bu kurumların korunması için feda edilmeyecek hiçbir şey yoktur felsefesi şiar edinilmiştir.
Osmanlının bu son döneminde Manevi Terbiye, Askeri disiplin ve İlim ilkelerinin terk edilmesi ya da zayıflaması Osmanlının yıkılmasına sebep oldu.
* * * * *
Hataların ve Tarihin tekerrürden ibaret etmesi demek günümüz Türkiye'sinin de sıkıntılarla karşılaşacağının habercisiydi.
Bunu neden mi söylüyorum?
Son zamanlarda televizyonlarda şahit olduğumuz hadiseler bunun en temel örnekleri...
Mesela:
Evli bir bayanın komşu ile yaşadığı gayri meşru ilişkisinden doğan çocuğunun DNA testi sonucunda bebeğin, babasından değil de komşusundan çıkması;
Akabinde Anne diye tabir ettiğimiz kadının kocasına hitaben:
"Çok şükür çocuk senden değil." diyerek dua etmesi..
Son zamanlarda popülerleşen kadın cinayetlerinin alabildiğine gitmesi.
İnsanın aklı alır gibi değil.
Bu hadiselerle, haberlerle sürekli karşılaşıyoruz.
Beni asıl derinden yaralayan ise geçen hafta okuduğum, izlediğim ve beynimden vurulmuşa döndüğüm bir haber:
Hasan Yağal adında yaşlı bir adamın kendi torununa (Kızına) tecavüz edip öldürmesi. Daha fazla yazamıyorum dostlar. Parmaklarım bile utanıp sükut etti.
Allah'ım! Bu nasıl bir vicdansızlıktır. Bu nasıl bir ahlak yoksunluğudur.
Benim kalbim ve aklım bu vahşetlere artık dayanmıyor.
Ölüm bile utandı, ama bu insanoğlu utanmadı ne yazık ki?
Kendime artık şu soruyu soruyorum: Bizlere ne oldu? Biz bu hale nasıl geldik?
Daha düne kadar "Komşusu açken tok yatan bizden değildir" şiarıyla birbirimize el veren, bir yakınımız ya da bir dostumuz zora düştüğünde, var gücümüzle yardım eden, "Ahlakımız ve itibarımız malımızdan, canımızdan kıymetlidir." diyen bizler değil miydik?
* * * * *
Sözün hülasası şu:
Acilen İdam. İdam şart.
Yoksa bu vahşetleri izlemeye devam edeceğiz.
Üstad Necip Fazıl ne diyordu:
"Benim inandığım sistemde; sabah bir masumun öldürüldüğünü duyarsanız, akşam darağacında sallanan birini görürsünüz."
Selam ve Dua ile.
Twitter: https://twitter.com/tarikziyad_53_
İnstagram: https://www.instagram.com/tarik_ziyad_/