Aşağıda, İbnü’l-Arabi’nin Meşâhidü’l-esrâri’l-kudsiyye’sinden ( Manisa İl Halk, 1183/6, tarih: 641 H., 66a-83a: 73a-b) bir tercüme sunuyor, meramımız sarih olduğu için yorum yapmıyor ve sizi Şeyh-i Ekber’le başbaşa bırakıyoruz. Burada Korona virüs gibi tehlikeli virüslere/haşerâta işarette bulunmasının yanında, onun asla ve kat’a“Biz O’yuz O da bizdir” demediğine şahit olacaksınız. Müstefîd olacağınız okumalar dilerim. Metin aynen şöyledir:
“//73a// Nefsimde, nefsim için ve nefsimle çok yüceliklerle yüce oldum. Bu idrâk edilemez. Duyularla algılanamaz. (Seni idrâkte) gözler, kâsırdır/ yetersizdir. Akıllar hayrettedir. Kalpler körlük içindedir. Âlimler, hayret çölünde şaşkınca dolaşmaktadırlar. Elbâb/Akıllar, büyüklüğümün celîliği/açıklığı sırrının en aşağısından hayrettedir. Onu nasıl kuşatsınlar ki? İlminiz saçılmış tozdur. Sıfatınız yokluktur. Ve hakîkatiniz, Benim varlığımın esasına nisbetle, (olsa olsa) mecâzdır. Arkana dön! Boyunu aşma! Hepinizen küçük bir şeye, bir çekirdek özüne veya bunun etrafındaki boşluk kadar büyüklüğe bile sâhip olmayan câhil, zekâsı kıt, dilsiz, kör, âciz, kâsır/yetersiz, suskun ve hayrettesiniz. Size yaratılmışların en aşağıhaşerâtını ve ordumun en zayıfını musallat etsem, sizi kabire koyar ve kökünüzü keser. Nasıl iddia edersiniz ve dersiniz ki ’siz Ben’siniz. Ben de sizim’?Muhâl/imkansızbirşeyi iddia ettiniz. Dalâlette yaşadınız. Hizblere/gruplara ayrıldınız. Parça parça oldunuz. “Her topluluk kendinde bulunan ile sevinip (böbürlenmektedir).” [Rûm, 30/32; Mü’minûn, 23/53] Gerçek, bunların hepsinin ötesindedir. Ey kulum ve yarattıklarım arasında nazargâhım! Benden gerçekten tebliğ et! Ben sâdık/doğru sözlüyüm. İzzet ve celâlim ve gizlediğim değerli ilmime için yemîn olsun ki rasullerimi ve onlara diğer kullarıma vermediğim bazıözel vasıflar verdiğimi yalanlayanı; sıfatlarımı yalanlayan ve onlardan herhangi birisinin Benim olmadığını iddia edeni veya Bana vâcib (mutlak gerekli) göreni; yahut Beni sınırlama altına sokanı, Kelâmım’ı yalanlayanı, ilmi olmadığı halde onu te’vîl edeni; Benimle (hesap günü) karşılaşacağını inkâr edeni, Benim onu yaratmadığımı ve onu başlangıçta (nasıl yoktan var ettiysem) yine ölümden diriltmeye kādir olmadığımı söyleyeni; haşr ve neşri (yeniden dirilme ve toplanmayı) inkâr edeni, Nebî’min (a. s. ) (Kevser) havzını, mîzân (amellerin tartılacağını) ve Sırat (Köprüsünü), ru’yetimi (Beni göreceğini), cehennemimi, cennetimi yalanlayanı, bunların birtakım misaller (metaforlar) ve ibâreler olduğunu, //73b//bunların zâhir anlamlarıötesinde olduğunu söyleyeni, âlemden hiçkimseye etmediğim bir azaba düçâr edeceğim [Mâide, 5/115’ten bir parça içermektedir]. İzzetim ve celâlime yemîn olsun ki döndürülecekler ve doğru yolda olanlar ve doğruyu bulmuş olanların kim olduğunu [Tâhâ, 20/ 135’dan bir parça içermektedir] öğrenecekler, kitaplarımda haber verdiğim üzere alçaklık vaazâb yurdunda (cehennemde) intikāmalıacağım. Ben’i yalanladılar ve hevâlarınıtasdîk ettiler. Nefisleri onlara bâtılları güzel gösterdi. Şeytanları onlarla oynadı. Siz ve Allah’tan başka taptıklarınız, cehennem kütüğüdür ve siz oraya gireceksiniz [Enbiyâ, 21/98]. (Koyduğum) sınırda dur ve Kitâbım’a bak! O açık bir nûrdur ve Onda gizli bir sır vardır. Sırât (köprü)m cehennemim üzerine uzatılmıştır. Yazıklar olsun, yazıklar olsun Beni yalanlayana! Ey kulum! Sırrını Ben’den ve marifetimden; mülkümde ve dünyanda melekûtunda tasarrufundan; cisminin, azâbının ve tasarrufunun ebnâ-i cinsinle/diğer insanlarla kalmasıyla perdeledin mi? Bilmiyor musun ki ârifler bugün nasılsalar yarın da öyle olacaklardır? Cisimleri cennetlerdedir. Kalpleri, Rahmân’ın huzurundadır. “Her topluluk kendinde bulunanla sevinçlidir” [Mü’minûn, 23/53; Rûm, 30/32] . Her birinin mâlûm bir içeceği vardır [Şuarâ, 26/155’ten bir parçadır]. Geri döndürülecekler ve bilecekler [Tevbe, 9/94, 105; Cumʻa, 62/8’den bir parça içermektedir]. Sanki “İşlerin zorlaşacağı ve secdeye dâvet edilecekleri gün... “ [Kalem, 68/42] âyetini duymamışlardır.”
Allah bütün ümmet-i Muhammed’i (s.a.s) her türlü kaza, bela, salgın ve hastalıklardan korusun…Amin.