İBB Teftişi ve İmamoğlu

Prof. Dr. Önder Kutlu

2022 yılı Bütçe görüşmeleri esnasında İçişleri Bakanı tarafından kamuoyuna duyurulan ve akabinde soruşturma açıldığı belirtilen İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne yapılacak teftişin sağlıklı biçimde yürütülmesi son derece önemli. Süreç yönetiminin kurallara uygun yönetilmesi hem bir yasal zorunluluk hem de siyasi.

Sonuç olarak iki buçuk yıl önce İstanbul gibi bir metropole demokratik yöntemlerle başkan olarak seçilmiş olması, İstanbul’la sınırlı olsa da, partisinin önünde bir oy oranına sahip olması önemsenmelidir. Sevsek de sevmesek de sabretmek zorunda olduğumuz bir siyasi şahsiyetle ilgili konuşuyoruz.

Kendisi bir buçuk yıl sonra belki de cumhurbaşkanı adayı olacak. İstanbul’da işler iyi gitmese de, verdiği sözlerden hiçbirini yerine getiremese de arkasında rüzgâr olan, içeride ve dışarıda destekçileri bulunan bir figür.

İçişleri Bakanı Soylu’nun açıklamalarında geçen bilgileri yadırgamadık. Olur mu böyle bir şey, demedik. Açıklamalar aslında bizim beklentilerimize de uygun. Seçimde HDP desteklerinin faturasını bir biçimde tahsil etmek isteyecekti. PKK’lı terör-seviciler ev ev boşuna dolaşıp, İmamoğlu’nun yelkenini şişirmediler.

Ancak, Sayın İçişleri Bakanı keşke bunu ulu orta değil de arka planını hazırlayarak ve kamuoyuna ilan etmeden önce düğmeye basıp, soruşturma açarak yapsaydı. Zira konu çok hassas: İstanbul’da 25 yıllık Ak Parti iktidarını deviren birine karşı işlem yapılıyor.

Ayrıca İmamoğlu sadece Türkiye’de muhalefetin adayı olarak çıkmadı; aynı zamanda küresel güçlerin ve medyanın desteğini arkasına aldı. Kendisine karşı yürütülecek bir soruşturma ya da kovuşturmanın iç ve dış kamuoyunu rahatsız etmesi beklenen bir durumdur.

İçişleri Bakanlığı güvenlik bürokrasisine de ev sahipliği yapmasından dolayı son derece hassas bir birim. Bakan Soylu Mecliste bu konuşmayı yaptığı anda tüm dikkatler bu belediyeye ve bakanlığa çevrildi. ‘554 teröriste iş verdi’ denilen kişi bir siyasi, ancak sıradan biri değil. Algı oluşturma kabiliyeti çok yüksek bir ekibin desteğini her daim hissediyor.

Açıklamanın TBMM’de yapılmasının bir izahatı vardır. Meclise bir nevi bilgi verme hali mevcut. Halkın temsilcilerine bir yerel yönetim birimi ve başındaki kişi şikâyet ediliyor.

Ben olsaydım öyle yapmaz, yargı organı hassasiyetiyle hareket eder, önce delilleri bütün netliğiyle toplar, akabinde soruşturanların önüne koyardım. Soruşturma açılıp, müfettiş gelinceye kadarki süre zarfında delillerin karartılması da dâhil ne tür gizleme eylemi yapıldığını zaman gösterecek.

İmamoğlu’nun geçen günkü açıklamasından kendilerince bir tedbir aldıklarını, Bakanlığa bir yazı yazdıklarını anlıyoruz. Ön almaya çalışıyorlar. Bunda ne kadar muvaffak olacaklarını bekleyip, göreceğiz.

Evet, olan oldu. Süreç başladı. He ne kadar soruşturmanın başlatılması aşamasında Bakan Soylu’dan kaynaklanan bazı hatalar olsa da bundan sonrası daha önemli.

Ak Parti ‘bekle-gör’ politikası izlemelidir. Yapılacak her açıklama sürece zarar verir. Buna Bakan da dâhildir. Herkes susmalı, müfettişler rutin süreçleri işletmeli, ortada bir yasal ihlal ya da usulsüzlük bulunup, bulunmadığı açıkça ortaya dökülmelidir.

Kamuoyuyla paylaşılması gerekenlerin vaktinde paylaşılması ama sürecin mutlaka şeffaf biçimde yürütülmesine ehemmiyet verilmesi önem arz etmektedir.

Bir adım atıldığına göre bunun bir neticesi olacaktır. Eğer suç unsuruna rastlanılamazsa soruşturma Ak Partiye de Bakan’a da zarar verir. Rastlanırsa İmamoğlu ve CHP zarar gördüğü gibi HDP kapatma davasına delil oluşturabilecek bir aşamaya da gelinebilir.

Kılıç kınından çıkarılmış, ilk kurşun atılmış, süreç başlatılmıştır. Süreç yönetimi öncelikle müfettişlerin nezaretinde yürütülecek, belki ilerleyen safhada yargı organı devreye girebilecektir. Soruşturma başlatılması sıradan bir işlem değildir.

Siyasi, hukuki ve sosyal etkileri olacaktır.

Kamuoyu bu etkiye hazırlansa iyi olur.