Bir Şeb-i Arus töreni daha geride kaldı. 749. düzenlenen anma töreni iki yıllık salgın saçmalığından sonra tam kapasite ile organize edildi. İlgi geçmiş yıllarda olduğu gibi yoğundu. Hz. Mevlana’nın inancını, insanlığa olan etkisini bir de bu yoğun ilgi üzerinden değerlendirmeliyiz. Teknolojinin bu kadar geliştiği, birçok şeyin artık oturduğun yerden yapıldığı bir zamanda dünyanın dört bir tarafından binlerce insan sırf Hz. Mevlana için geliyor. Bunu oturup bir düşünmek gerekiyor.
Şeb-i Arus töreni ve öncesindeki 10 günlük süreçteki etkinliklerle dolu dolu bir program organize edildi. Emeği geçenlere teşekkür ederiz. Bu etkinliklere sadece turizm açısından bakacak olursak şehrimize olan katkısı oldukça fazla oldu. Oteller, lokantalar, hediyelik eşya satanlar ve diğer mağazalar ekonominin kötü gittiği bir dönemde iyi iş yaptılar. Salgın saçmalığı iki yıldır töreni de vurmuştu. Daha küçük çaplı, sırf adet yerini bulsun mantığı ile bir organizasyon yapılmıştı. Bu sene eski günlerdeki gibiydi.
Olayın turizm, ticari boyutu bu şekilde. Elbette bu da önemli. Diğer taraftan ise biz şehir olarak Hz. Mevlana’ya bir turizm objesi olarak bakmıyoruz. Halk arasında Mevlana Müzesi değil türbesi kavramının yaygın olarak kullanılması bile derdimizi anlatmaya yeterlidir. Bir ara müzeye girişler biletliyken vatandaş tepki gösteriyordu. Bazı her şeyi bildiğini zannedenler “ insanlar dünyanın dört bir yanından masraf edip geliyor, siz bir bilet parasını vermek istemiyorsunuz” diye akılları sıra cimrilik imasında bulunuyorlardı. Dua edilmek için girilen bir türbeye bilet kesilmesinin saçma olduğunun farkında bile değillerdi. Çünkü onların dünyanın dört bir tarafından gelen turistlerden farkı yoktu. Bedenleri buralı olsa da ruhları ecnebiydi(!) Bir Japon turist kadar bile Mevlana ve felsefesini anlamaktan acizlerdi.
Hz. Mevlana vefat edeli 749 sene olmuş. 749 sene sonra bile canlı, öneminden bir şey yitirmemiş bir şekilde duruyor. Hatta gösterilen ilgi her geçen yıl daha da artıyor. Teknolojinin gelişmesinden, zamanın hızla akmasından, manevi değerlerimizin yozlaştığından sürekli şikâyet ediyoruz. Hz. Mevlana’ya gösterilen ilgiye bir de bu gözle bakmalıyız. Maksat eserlerini okumaksa dünyanın çok sayıda diline tercüme edildi, temin edilmesi kolay. Mevlevi törenlerinin videolarına ulaşmakta basit. Şeb-i Arus töreni birçok kanaldan canlı yayınla verildi. Yani oturduğun yerden Mevlana ve felsefesine ulaşmak çok kolay. Fakat gerek yurt içinden gerekse yurtdışından binlerce insan sadece tören zamanı değil, yıl boyunca Konya’ya geliyor.
Burada maddi, manevi bir fedakârlık söz konusu. Para bir yere kadar, insanların günümüzde zamanı daha da değerli. Mevlana Müzesinde geçireceği birkaç saat için dünyanın öbür ucundan gelenler var. Mevlana müzesi Konya yerine İstanbul’da olsa farklı olabilirdi. Orada gezilecek yer sayısı fazla, müze ziyaretinin ardından bir boğaz turu da yapılabilir. Lakin Konya’da özellikle yabancı turistler için gezilecek mekân az. İnsanlar özellikle Hz. Mevlana için geliyor, başka şeylerin yanında onu da aradan çıkarmak için değil. Bizzat özne o. Demek ki şikâyetçi de olsak insanlık adına umudumuzu kaybetmemeliymişiz. Manevi değerlerimizi belli bir oranda da olsa muhafaza ediyormuşuz. Müslüman olmayan turistlerde de bir arayış söz konusu. İnancını, felsefesini araştırmadan, bilmeden kuru kuruya mezarlık, mekân ziyareti yapacak turist sayısı çok azdır diye düşünüyorum.
Şehrimiz özelinde manevi anlamda Hz. Mevlana’ya gereken özeni gösteriyoruz. Şov peşinde değiliz, türbenin önünden geçerken hem ona, hem ailesine hem de Üçler Mezarlığı’nda yatan geçmişlerimize Fatiha okuyoruz. Bazen de türbeye girip, manevi huzurunda duruyoruz. Bazıları gibi Mevlana’yı anlasaydık şöyle olurduk böyle olurduk gibi çoğu zaman içi boş, iri laflar edemeyiz. Hz. Mevlana’yı bir evliya olarak görüyoruz. Turistlere pazarlanmaya çalışıldığı gibi bir felsefeci, yazar, folklorik ayin yapan bir kişi olarak değil. Dünya’ya da bu şekilde anlatmayı başardığımız gün taşlar yerine oturmaya başlayacaktır. O günlerin çok uzakta olmadığına inanıyorum.