Hükümet uyguladığı iktisat politikalarında başarılı mı?

Prof. Dr. Fatih Mehmet Öcal

Ülkemizin hemen her yılın sonunda en önemli gündem maddesi, asgari ücretlere ve kamu çalışanlarına ne oranda zam yapılacağıdır. Ocak ayında TÜİK tarafından açıklanan aylık ve yıllık enflasyon rakamlarına bağlı olarak, hükümetin de içinde yer aldığı işçi ve işveren temsilcileri arasında devam eden toplantı maratonu sonunda, çoğunlukla kamu çalışanlarının memnun kalmadığı şeklinde sonuçlanan, asgari ücretin ve maaşların belirlenme süreci tamamlandı. Önceki yıllardan farklı olmayan, yine aynı son gerçekleşti ki, zaten çalışanları memnun edecek farklı bir karar çıkması sürpriz olurdu. Ekonomi politikalarının anahtarını tamamıyla Mehmet Şimşek’e veren hükümetin, bence önümüzdeki yıllarda da aynı uygulamalara devam edeceği yüksek ihtimaldir. Burada hükümetin cevaplaması gereken soruları sıralayalım;

1. Asgari ücretliler, emekliler ve kamu çalışanlarının gelirlerine hükümet tarafından yapılan zamlara, neden adeta infial halinde tepkiler vardır?

2. TÜİK’in verileri objektif midir, yoksa siyasete mi alet edilmektedir?

3. Hedeflenen enflasyon baz alınarak maaşlara yapılan zamlar, hayatın gerçekleriyle bağdaşıyor mu?

4. Enflasyonun düşmesini engelleyen;

a) Asgari ücretliler, emekliler ve kamu çalışanlarına verilen zamlar mı?

b) Serbest piyasa kılıfıyla hiçbir ekonomik gerekçe yokken, fiyatları keyfi olarak artıranlar mı?

c) Fiyatların kontrolsüzce yükselişi karşısında denetlemelerin yeterli yapılmaması mı?

d) Yapılan denetlemeler sonunda verilen cezaların caydırıcılık etkisinin düşüklüğü mü?

5. Yüksek düzeyde gelir elde edenlerden kazançlarına paralel vergi alınmaması mı?

6. Piyasaların hemen her sektörde tekelleşmenin önüne geçilmemesi mi? şeklinde daha bir çok soru sorulabilir. Öncelikle tüm sorulara genel anlamda verilecek ilk cevap, yürütme organı konumundaki hükümetin ülkemizin içinde bulunduğu yapısal sorunlar karşısında iktisat biliminin gerektirdiği uzun dönemde kalıcı yapısal politikaya dayalı çözümler yerine kısa süreli geçici politikalara yöneldiği görülmektedir ki, bu mantıkla sorunları sonraki dönemlere ötelemekten ve içinden çıkılamaz hale dönüştürmekten başka bir işe yaramayacağı açıktır. Yukarıda sıralanan sorular için kitaplar dolusu cevaplar verilebilmekle birlikte, kısaca ve öz olarak değinelim:

1. Halkın çok büyük bir kesiminin kullandığı mal ve hizmetlerin fiyatları, açıklanan enflasyonun çok üzerinde olduğundan reel gelirleri azalmaktadır.

2. TÜİK’in açıkladığı verilere halkın çok büyük bir kısmı kuşkuyla bakmasına rağmen, hükümet tarafından güven sağlayıcı adımlar atılmamaktadır.

3. Dünyanın hiçbir yerinde hedeflenen enflasyona göre maaşların belirlendiği bir ülke olmadığı gibi, bu uygulamayı destekleyen bir iktisat politikası da yoktur.

4 a-b. Enflasyonun düşmesini yavaşlatan düşük gelirliler değildir, çünkü bu kesimin satın aldıkları temel ihtiyaç (gıda, giyecek, ısınma, elektrik, su, doğal gaz, benzin, mazot) maddeleridir. Enflasyonu yükselten düşük gelirlilerin tüketmek zorunda olduğu mallara yapılan keyfi zamları önleyemeyen ve tekel gücünü kullanarak elektrik, su, doğal gaz, benzine ve suya zam yapan hükümettir.

4 c-d. Hükümet tarafından yapılan denetimlerin yetersiz olması bir yana, caydırıcılığı yok denecek kadardır. Mantık olarak zaten yaptırımlar caydırıcı olsaydı, verilen para cezalarına rağmen firmalar keyfi fiyat artırımlarından vaz geçerlerdi.

5-6. Ülkemizde istese de vergi kaçıramayan kamu kesimi çalışanları dışında kalanlardan, devletin gelir ve kurumlar vergisi toplama oranı düşüktür. Tekel durumuna gelen firmalar hakkında, hem yüksek fiyatlardan malları piyasaya sürdükleri hem de yürürlükteki vergi kanunlarının boşluklarından yararlanarak vergiden kaçındıkları ya da vergi kaçırdıkları şeklinde kamuoyunda yaygın bir görüş hakimdir. Hükümetin bu konuda da, başarılı olduğu söylenemez. Yapısal sorunların çözümünde çare, siyasi çıkarların elimine edildiği yapısal iktisat politikalarındadır.