HOCA MEKTEBİ: Dördüncü Olma!

Musa Mert

Nasreddin Hoca Cuma günü kürsüye çıkar vaaz için. Allah’a hamdüsena ettikten sonra cemaate seslenir:
— Ey cemaatimüslimin! Anlatacaklarımı biliyor musunuz?
 Cemaat bu beklenmedik soru karşısında şaşırır. Sonra dudak bükerek soruyu cevaplar:
— Bilmiyoruz?
— Peki, der Hoca; bilmiyorsanız öğrenin! Sonra da iner kürsüden, safa girer oturur. Cemaat öylece bekler ezanı sessiz ve şaşkın...
Halk bir anlam veremez Hocanın bu davranışına. Namaz sonrası herkes farklı yorumlar olanı. Öyle ki; “Hoca herhalde hazırlanmamıştı vaaza, nüktedan yapısına sığınarak da böyle davrandı, kurtardı vaziyeti” diyenler dahi olur. Hocayı tanıdıkları için de gelecek Cuma’ya tedbir olarak, bir daha aynı soruyu sorarsa hep birlikte “biliyoruz” deme kararı alırlar.
Ertesi Cuma Hoca yine seslenir:
— Ey cemaatimüslimin! Anlatacaklarımı biliyor musunuz?
Cemaat gülümser kurnaz kurnaz. “Bu sefer bizi alt edemeyeceksin Hoca” dercesine parlar gözleri. Hep birlikte cevaplarlar Hocanın sorusunu:
— Biliyoruuuz!
— Peki, der Hoca ve ekler;
— Madem biliyorsunuz; o halde ne gerek var anlatmaya! der ve yine iner kürsüden.
Halk iyice şaşkın, “Hocayla baş etmek ne mümkün!” edasında, çözemezler meseleyi bir türlü. “Bir daha sorarsa; cemaatin yarısı biliyoruz desin, yarısı da bilmiyoruz desin, bakalım bu sefer Hoca ne yapacak?” derler.
Nihayet Cuma günü gelir ve Hoca yine çıkar kürsüye ve aynı soruyu sorar:
— Ey cemaatimüslimin! Anlatacaklarımı biliyor musunuz?
Bu sefer de anlaştıkları gibi cemaatin yarısı biliyoruz, yarısı da bilmiyoruz diye cevaplar. Nasreddin Hoca kendinden emin karşılık verir:
— Peki, der; o halde bilenler bilmeyenlere anlatsın!


HİSSE

• Anlayana sivrisinek saz, anlamayana saz sivrisinek… Fazla söze ne hacet! Hoca her seferinde verdi vaazını anlayana…
Ne dedi Hoca ilk konuşmasında? “Bilmiyorsanız öğrenin! Bilmiyorsanız, öğrenmek için çabalayın ki bilgi sahibi olasınız.” Öğrenme konusunda, özellikle de dini öğrenme konusunda insanımız nedense hep kulaktan doluyor. Oysa ilim ve hakikat sadece kürsülerden öğrenilmez. Hz. Peygamber’in (s.a.v.) “İlim öğrenmek, kadın ve erkek her Müslüman’a farzdır.” (1) ve “Hikmet ve ilim mü’minin yitiğidir; nerede bulursa onu almaya en layık odur.” (2) buyruklarının muhatabı kimdir peki? Hani ilim aşkı, öğrenme şevki? Kitaplar dolusu kütüphaneler kimin için?

• Sonra “Madem biliyorsunuz; tekrar tekrar söyletip durmayın! Yaşayın bildiklerinizi!” mesajını verdi.
Bu din sadece anlatılır, hep anlatılır da yaşanmaz nedense! Yıllarca kürsülerden söylenen hakikatler, anlık etkiden öteye gitmiş midir? Öğrendiklerimizi hayata dönüştürme, öğrendiklerimizle hayatımızı düzenleyip yoluna koyma konusunda aldığımız mesafe nedir? Öğrendiklerimizi/bildiklerimizi yaşamıyorsak; Allahu Teâlâ Kur’an’da “Tevrat’la yükümlü tutulduğu halde (üstlendikleri sorumluluğu gereği gibi) taşıyamamış olanların durumu, sırtına kitaplar yüklenmiş (ama ne büyük bir hazine taşıdığından habersiz bulunan) eşeğin durumuna benzer…” (3) örneğini kime ve niçin veriyor?

• Hoca son olarak da “Bilenler bilmeyenlere öğretsin!” diyerek bilgi paylaşımını, bilgi toplumu olma yolunu işaret ediyor. Bilgi sadece bilgi sahibi olanların (âlimlerin) arasında dönüp durmamalı, bilenler bilmeyenlerin elinden tutmalı, onlara bildiklerini ve bilgi yollarını öğretmeli ki ilim tabana da yayılsın, halk cehaletten kurtulsun; bilinçlensin.

Allah Rasulü (s.a.v.) şöyle buyurdular: "Yok edilmezden önce şu ilmi öğrenmeniz gerekir. Onun yok edilmesi (âlimlerin ölüp tükenmesi suretiyle) kaldırılmasıdır." Bu arada orta parmağı ile şehadet parmağını şöyle birleştirerek: "Âlim ve talebe sevapta ortaktırlar, diğer insanlarda (öğretici ve öğrenici olmayanlarda) hayır yoktur!" (4)
Ve şöyle buyurur:
“Âlim, öğrenci ya da dinleyen/kulak veren(den birisi) olmak için erken davran. Dördüncü olma, sonra helak olursun!” (5)

• Hem Hoca’nın sözleri cami duvarları arasında sıkışıp kalmıyor. Gündemi oluşturmasını da biliyor Hoca. İlim ve erdem sahibi insanlar halkın gündemini doldurmalı ki gündem/meydan cahil ve erdem yoksunu kimselere kalmasın. Nasreddin Hoca, binlerce camide, kendi istekleriyle koşup gelen cemaatin ve sair ortamlarda halkın gündemini yıllardır doğru dürüst oluşturamayan hocalara/akademisyenlere/ eğitimcilere/entelektüellere/ ilim erbabına da bir şeyler öğretiyor sanırım!

Allah ellerin(m)izi bırakmasın.

 

Dipnotlar    :

1. Münavi, Feyzü'l-Kadir, I,542.
2. Tirmizi, İlim 19.
3. Cuma suresi, 62/5.
4. İbn Mace, Mukaddime, 17 (Hadis No: 228).
5. el-Aclûnî, Keşfü’l-Hafâ’, I, 148 (Hadis No: 437). Hadis, İbn Abdi’l-Berr, Beyhaki, Ebu Nuaym ve Taberani tarafından merfu ve mevkuf olarak rivayet edilmiş, Heysemi, “Ricali mevsûktur.” demiştir. Abdullah b. Mes’ud’tan yapılmış mevkuf rivayeti için bakınız: Darimi, Mukaddime, 26 (Hadis No: 254).