Vakit akşam ile yatsı arası. Karanlık yeryüzünü çoktan istila etmiş vaziyette. Ay şuleleri birkaç saat önce dinen yağmur birikintileri üzerinde ışık cümbüşü oluşturmakla meşgul. Poyraz, toz zerrelerini bir oraya, bir buraya zıplatıp duruyor. Köylüler, uzun zamandır yağmayan, gün içinde yağıp sonrada nihayete eren yağmurun yeniden yağmasını bekliyor sabırsızlıkla. Bir de köylerine yeni gelecek hocanın yolunu.
Karanlığı yaran korna sesi, beklenen misafirin geldiğini müjdeliyor. O civarda oturan köylüler, köy camiinin bir sokak üstündeki, hoca evinin önüne doğru koşuşuyor. Yarı yıkık kerpiç avlulu evin önüne, eğreti bir şekilde park eden kamyondan ilk inen Erkan hoca oluyor. Köylüler onu ilk kez görmelerine rağmen, sanki önceden tanıyormuş gibi sevgi gösterisinde bulunuyorlar. Erkan hocaya, “Hoş geldin!” Diyen her köy sakini kamyona yöneliyor. Erkan hoca; “Biz taşırız, zahmet etmeyin!” Dese de, ona kulak veren olmuyor. Elleriyle Erkan hocanın omzuna birkaç defa dokunan bir diğer köylü; “Haydi bize gidiyoruz” Diyor. Hoca efendi başını kamyondan yana çevirerek, “ya eşyalar” diye sesleniyor. Köylü, “Eşyalar önce Allaha, sonra bize emanet, sen merak buyurma.” Diyor. Hoca Efendi yanında hanımı; biri on, diğeri sekiz yaşlarında iki evladıyla beraber daha sonra adının Rafet olduğunu öğrendikleri komşularının evine geçiyorlar.
Rafet efendinin evine kurulmuş, kuş sütünün dahi eksik olmadığı zengin bir sofra onları bekliyor. Hemen sofraya oturuyorlar. Yemekler kadar lezzetli hoş bir sohbet eşliğinde yemekler yeniliyor. Rafet Efendi meraklı bir tip, hoca efendiye belki bugüne kadar hiç muhatap olmadığı sorular yöneltiyor. Hoca efendi her bir soruya tereddüt etmeden cevap verse de, sıkıldığını belli etmemek için kıvranıp duruyor. Hanımı, evin hanımıyla çoktan koyu bir sohbete dalmış bile. Çocuklar, yabancılık çekmeden misafir evinin çocuklarıyla oynamaya başlıyorlar. Hoca efendinin zihnini kurcalayan; “Eşyalar ne oldu ki?” sorusu, birkaç dakika sonra kapı tokmağının vurulmasıyla cevap buluyor. Eşya taşınmış, yeni ev Erkan hocayı ve ailesini ağırlamaya hazır vaziyettedir.
Köy okulunun tek öğretmeni ve aynı zamanda müdürü olan Mehmet öğretmen ile Erkan hocanın arasında samimi bir arkadaşlık bağı kuruluyor. Bir gün ellerine öğrenci listesini aldıkları gibi muhtarın kapısını çalıyorlar. Muhtar şimdiye kadar görmeye alışık olmadığı hoca ve öğretmen birlikteliğini görünce şaşırıyor. Hayırdır diyor kendi kendine. Sanki onu duymuşçasına; “Bu ziyaretimiz hayırlı bir ziyaret” Diye söyleniyor Erkan hoca. Mehmet öğretmen; “Bak! Muhtar, sen köydeki ailelerle görüşüp, onları muhtarlıkta toplayacaksın. Sonra mı? Sonrasını bize bırak!” diyor. Sonra Erkan hoca devam ediyor; “Muhtarım biz okuma yazma bilmeyen, Kur’an ve dini bilgiler öğrenmeye hevesli gençleri günün belli saatlerinde Mehmet öğretmen ile dönüşümlü bir şekilde okutmayı düşünüyoruz.” Diyor. Muhtarın da hoşuna gidiyor bu teklif. Başını sallayarak; “Tamam” Diye onaylıyor.
Bu projesi uygulandıkça köylülerde geniş bir ufuk çizgisi oluşuyor. İnsanlar, kim oldukları, niye Dünyaya geldikleri, niçin yaşadıkları sorusuna cevap bulmaya başlıyor. İçlerindeki kara delik, muhteşem bir duygu ışığıyla aydınlanıyor.
Esenlik dileklerimle.