Yarın Hıdırellez’i kutlayıp, dilekler dileyeceğiz. Baharın güzellikleri için Allah’a şükredip yaza doğru yol alacağız. Gündelik rutinlerin etkisi ve bu sene pazar gününe de denk gelmesiyle inşallah Hıdırellez bir mangal eğlencesine dönüştürülmez. Bir süre de olsa vakit ayırıp Hıdırellez’in gerçekte ne olduğuna, günümüzde Hızır Aleyhisselam’ın bizim için ne anlama geldiğine kafa yoralım.
Hesabımız, kitabımız, ihtiyaçlarımız bitmiyor. Modern zaman yahut kapitalizm eleştirisi yapacak değilim. Görünen köy kılavuz istemez, hep daha fazlasının peşindeyiz. Elde ettiğimize şükür etmek yerine zaten bu benim hakkımdı, şimdi sıradaki hedefe ilerlemeliyim kafasındayız. Biz yolda giderden Hz. Hızır’ı kazara görsek bile tanımayız ki(!) Çok meşgulüz, çok basit yardımlardan bile uzak duruyoruz. Kalmışız ki biri için zaman ayıracağız, fedakârlık yapacağız. Hızır Aleyhisselam karşımıza çıksa elbette bizi küçükte olsa bir sınava tabi tutacak, neyimizden ne kadar vazgeçebiliyoruz sınayacak. Büyük bir kısmımız eğer Hz. Hızır yaşlı birinin görünümünde görünse “Allah versin amca” deyip yolumuza devam ederiz(!)
Böyle şeyler hurafeymiş, dinde yeri yokmuş laflarını bir kenara bırakıp, halis bir niyetle dileklerimizi bu akşam hava kararınca gülün altına bırakalım. Yarın sabah güneş doğunca topraktan çıkarıp gelecek Hıdırellez’e kadar saklayalım. Biz dileğimizi Allah’tan diliyoruz. Hz. Hızır’ın bu noktada sadece bir aracı olduğunun elbette farkındayız. Makul, mantıklı, kanaatkâr dileklerimizin gerçekleştiğini, bundan sonrada gerçekleşeceğine inanalım yeter. Kendi adıma Allah’a çok şükür son yıllarda ne dilediğiysem gerçekleşti, inşallah bundan sonra da gerçekleşmeye devam eder.
Her sene Hıdırellez ile ilgili yazdığım yazılarda paylaştığım Haşmet Babaoğlu’nun kaleme aldığı anekdotla yazımıza noktayı koyalım; “Vaktiyle saf biri Hz. Hızır'ı görme derdine düşmüş. Demişler ki, şu çölü aş, şu şehre ulaş; Hızır da oralardadır! Bizimki çölü geçip bitkin halde şehrin pazar yerine varmış. Karşısına çıkan bir adam onun perişan haline bakıp "Hayırdır" demiş, "nereden gelir, nereye gidersin?" "Hızır'ı arıyorum" cevabını alınca da "İyi de, görünce Hızır'ı tanıyabilecek misin?" diye sormuş. Bizim saf "Vallahi o hiç aklıma gelmedi" demiş. "Üzülme, ben sana tarif edeyim" demiş adam gülümseyerek; "Hızır benim gibi kara kuru bir ihtiyardır." Sonra birbirlerinin aksi yönde yürüyüp gitmişler. Bizimkinin aklı başına gelip Hızır'la karşılaştığını anladığında... Çok geçmiş artık, çok!”