Türkiye; İslam ve Batı Dünyasının güç dengesini etkileyebilecek bir devlettir.
Ülkemizin dış destekli terörle, bölücü unsurlarla, toplumsal kutuplaşmalarla karşı karşıya bırakılmasının en önemli sebebi jeopolitik konumundan kaynaklanmaktadır. Ortadoğu'daki petrol kaynaklarına yakınlığı, Orta Asya'daki Türk devletleri ile entegre olma avantajı, tarihinin gördüğü son imparatorluğun mirasçısı olması ve batı uygarlığının güçlü coğrafyaları ile komşuluğu ülkemiz için yalnızca coğrafyası ile ödenen bedeli anlatmaya yeter.
Bizim aklı evveller kabul etse de etmese de Türkiye'nin coğrafik konumunu siyasi açıdan ele aldığımız da başta Almanya, Hollanda, Belçika, İsveç Avusturya ittifakı, haçlı kini ile müslümanlara kin ve nefret tohumu saçmakta.
Türkiye'ye düşman kim varsa bu ülkeler tarafından kabul görmekte, korunup kollanmakta. Sadece Almanya'dan hakkında işlem yapılmasını istediğimiz 4500 kişilik terörist listesinde hiçbir işlemin yapılmamış olması neden sonuç ilişkisini yeterince açıklıyor.
Yıllardır ülkemizi bölmek için terör estiren, on binlerce müslüman vatandaşımızı katleden, binlerce askerimizin şehâdetine, milyar dolarlık zararımıza sebep olan terör örgütleri her türlü lojistik, istihbarat, iktisadi desteği bu ülkelerde rahatlıkla karşılık bulmaktadır. Türkiye ve İslam söz konusu olduğunda hukuk kuralları çok rahat ihlal ediliyor. Uzlaşma adına yumuşak bir siyaset izlememize rağmen bizi tehdit eden terör örgütlerini ve teröristleri himayeden geri kalmıyor. Ulusal ve uluslararası ilişkilerimizi düzenleyen yeni bir siyasi konsept oluşturulması zaruridir. Daha adaletli, istikrarlı, kararlı ve demokratik, ekonomisi ile kalkınan, gelişen, güçlenen, kararlarında bağımsız modern bir Türkiye istemiyorlar.
Ayrıca son yıllarda ülkemizin Amerika ve Avrupa siyaseti ile örtüşmeyen, bölgede ve dünyada bağımsız ve aktif bir politika izlemeye başlaması, mazlum coğrafyalara umut olması ve adil bir dünya düzen için çalışması Batı'yı mutsuz ediyor. Ortadoğu'da binlerce insan hunharca katledilirken hiç sesi çıkmayan Avrupa'nın iç siyasetimiz söz konusu olunca mangalda kül bırakmıyor olması bizim doğru yolda olduğumuzu gösteriyor. Ürettikleri silahları kullanabilecekleri Ortadoğuya Türkiye'nin kol kanat germesi ve yine Türkiye mihmandarlığında Türk-İslam birliğinin kurulabilecek olması ihtimalini istemiyorlar. Koalisyon çıkmazından kurtulmak, darbeleri önlemek, vesayet güçlerini ortadan kaldırmak, çift başlılığı önlemek, hızlı karar almak ve gelişmek güvenoyu bahaneleri istemiyoruz artık.
Küfür tek millettir düsturu ölçüsünde gördük ki; emperyalizm istediği zaman operasyon çekebileceği, kaosla yönetebileceği, toplumsal ayrışmayı sağlayabileceği, terör destekli tüm askeri ve ekonomik darbeleri yapabileceği bir Türkiye istiyor. Bunun İçin sağ-sol çatışmalarını, mezhep ayrılıklarını, kardeş kavgalarını ve terörü bir araç olarak kullanıyorlar. FETÖ, IŞİD, PKK , DHKPC, Suriye, Rusya, İran ve Amerika başta olmak üzere kaç cephede savaşa sürüklüyorlar bizi. Bu nedenle ülkemizin kendi iç sorunlarını aşmış, ülkesi ve milletiyle birlik ve beraberlik içinde ve her zaman güçlü olması gerekmektedir.
Avrupa Birliği'nin Hollanda'nın uluslararası diplomatik teamüllerini hiçe sayan tavrını kınamak yerine; gerekçesi ve dayanağı olmayan vandallığına sessiz kalması, siyasi ahlaktan yoksun ve nezaketsizliğin yanında bir hukuk ihlalidir. Türkiye'nin öz kimliğine dönerse tesis ettikleri kısır düzenin bozulacağını ve vesayetlerinin biteceğini çok iyi biliyorlar. Ama unuttukları bir şey var! Bu millet asla terörün gündemine teslim olmayacak.
Emperyalist sicili bozuk Hollanda'nın iki bakanımıza uygulanan antidemokratik muamelesi Batı'nın islamofobia ve Türkiye nefretini gözler önüne serdi.
Dışişleri Bakanımız sayın Mevlüt Çavuşoğlu'nun uçuşuna Hollanda hükümeti tarafından izin verilmemesi, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanımız Sayın Fatma Betül Sayan Kaya'nın Hollanda'nın Türk Büyükelçiliği'ne alınmaması, Avrupa’da yükselen ırkçılık, yabancı düşmanlığı, İslamofobianın en net yansımasıdır. Ne insani ne vicdani olan haçlı zihniyeti ile milli onurumuz milli gururumuz derinden yara aldı. Faşist Hollanda'nın bu saldırgan islamofobik küstahlığının sözde demokrasi ve özgürlüklerin faşizan uygulamasının izahı yok. Batı yine tarihi ırkçı sömürgeci ve faşist tutumu ile öne çıkmıştır. Sömürgeleştirdiği coğrafyalarda faşist yöntemleri uygularken kendi topraklarında özgür ve demokratik uygulamalara izin verdi.
Adalet bunun neresinde?
Ülkemizde çeşitli darbelerle sekteye uğratılan demokrasi ve özgürlüklerimizi güvence altına alabilmek için, içimizdeki ihanet odaklarını temizlemek ve küresel hedefleri olan bir ülke haline gelmek için 16 Nisan referandumunda kullanacağımız her oy; milletin istiklaline, devletin istikbaline, bayrağın iffetine, vatanın izzetine dua ve yemindir.