Tatil yapmak, anladığımız ve algılanan haliyle Müslümanların yaşam biçiminde, gündelik hayatında kendine zor yer bulan bir olgu. Beş on gün, işi gücü bırakarak çoğunlukla bir sahil kasabasında ayağını denize doğru uzatarak enerji depolamanın meşruluğuna bulunan deliller, kati delil olmaktan uzaktırlar.
“tatil” kavramının atalet, tembellik anlamlarına geldiğini biliyoruz. Kastettiğimiz tatil anlayışının bu iki kelimeden neşet ettiğini hemen belirtmekte fayda var. Kalkıp birileri, “ne yani, bir yıl çalıştık, bir hafta tatili mi çok görüyorsun?” der biliyorum şimdi. Bugün dünya, tatili; eğlenmek, başıboş gezmek, doyumsuzca harcamak, sınırları zorlamak olarak görüyor. Bu algının haram olduğunu hatırlatmaya gerek bile yok.
Müslüman’ın her anı bir sonraki güne hazırlıkla geçer. Yarın daha dinç olmalıyım, yolculuğum Hakkın rızasına uygun olmalı düşüncesi içinde hareket eden Müslüman, ölçüyü kaçırmaz. Vaktini, parasını israf derecesinde harcamaz. Yolculukların sebeplerinden biri akrabaları ziyarettir. Müslümanları oldukları beldelerde görmek, halleriyle hemhal olmaktır.
Tüm bunlara ek olarak, Müslüman seyahat ederken kendinden önceki kavimlerin başına gelenleri düşünerek, tarihin kendini nerden nereye getirdiğini sorgulamayı ihmal etmez. İnancı öyle gerektirir.
Önceleri alternatif tatil olarak duyduğumuz daha çok muhafazakâr ailelere hitap eden tatil paketleri artık “helal tatil” kavramıyla karşımızda. Çoğu otel ve tatil beldeleri helal sertifikası almanın peşinde. Helal tatil yeni olduğuna göre, öncekiler haram mıydı? Tatilin helal olması neye bağlıdır? Sorular çok ve çetrefilli. Hele kelime anlamıyla söylersek helal tembellik, helal atalet; tembelliğin, israfın, boşa harcanmış zamanların helali nasıl olacak?
Bu konuyu konuştuğum bir mekânda bize kulak misafiri olan genç bir arkadaş, “iyi de bize sahiller, denizler, o güzelim cennet mekânlar haram mı, biz gitmezsek el âlem yiyor kremasını” diye itirazda bulundu. “Tam tersi” dedim, biz o cennet mekânlara onlardan daha çok layığız, lakin onlar gibi olarak değil, seküler kapitalist düzenin istedi gibi değil, dinlenme zamanımı ve şeklimi onlara göre planlayarak değil, çılgınlar gibi harcayarak, haddi aşarak değil…
Neden açtım bu konuyu? İsmi meşhur bir firma, bir adada tatil yapmaya davet ediyor özellikle helal tatil arayanları. Manzara müthiş, adamın ağzının suyu akıyor. Ticaret yapıyor, ona bakıyor değilim şu an, kaldı ki tüketim ve harcama yüzyılında diğeri başkasından kazanıyor, bunlar Müslümanlardan. Fark ne, paranın rengi mi?
Bana dokunan; bu helal tatil sertifikalı adanın ismi. Tam bir reklâm dehası; Ebu Eyyub El Ensari House, geri kafalı olmayı kabul ederim ki, bu mübareğin ismini bu tatil adasına konulması, onun İstanbul önlerine gelme nedeniyle taban tabana zıttır.