Hedefteki Şehir

Hakan Bahçeci

Dünya tarihinin önemli dönüm noktalarından biridir Haçlı Seferleri. Aynı zamanda bir süreç ve devam ede gelen bir zihin yapısının da fiziki alt yapısını oluşturur. 11. Yüzyıl ile 14. Yüzyıl arasında on kadar büyük Haçlı Seferleri yapılmıştır.

 

Tarihi kaynaklar, bu seferlerin birçok farklı sebebine işaret eder. Ekonomik, politik, siyasi sebeplerin yanında din ve Hıristiyanlığın içinde bulunduğu durum öne çıkarılır. Haçlı Seferlerini konu edinen haritalara baktığınızda şu durum dikkatinizi çekecektir; her seferin noktalandığı bölge Ortadoğu ve her seferin ulaşmak istediği şehir Kudüs’tür. Ancak, seferlerin tamamına yakını Şam’da sonuçlanmıştır. Kutsal topraklar olarak adlandırılan bu bölge nasıl dün çok önemli ise bugün de dünya tarihine yön verecek köke sahiptir. Bilinir ki, bu topraklara sahip olan aslında dünyaya da sahiptir.

 

Haçlı Seferlerinin baş mimarları Papalar ve keşişler, dükleri, kontları, şövalyeleri ikna etmek için cenneti vaat ediyorlardı. Bu, kiliseyi güçlendirecek, ellerindeki kontrol mekanizması bozulmayacaktı. O yıllarda Avrupa’nın içine düştüğü buhran ve kriz ancak bu yolla çözüm bulurdu. Bunun farkında olan din adamları yıllarca sürecek bu seferleri organize ettiler. Günümüze kadar devam ede gelen seferler başka şekil ve kılıklarda gösteriyor kendini. Değişen bu kılık ve biçim yüzünden tanımak konusunda zaafa düşüyor doğunun çocuğu.

 

Haçlı zihniyeti, Şam’da, Anadolu’da, Kudüs’te yüzde yüz kontrol sağlayamayacağını aslında o yüzyılda anlamıştı. Neticesinde oraya kendi küçük, gücü büyük bir devlet kurmayı, diğer yerleri kültürü ve tarihine göre parçalamayı ya da kuklaları ile yönetmeyi başardı. Yerli işbirlikçiler bu zihniyetin yegâne destekçisi ve hazırlayıcısı görevini yerine getirdiler. 

 

Bugün, Haçlı seferlerinin hedefindeki şehir, kan gölü halinde. Kudüs, Selahaddin Eyyübi emaneti olarak tutsak ve mahzun. Peki ya Anadolu; ayakta ve dik duruyor lakin gözlerinde fer, sözlerinde neşe yok.

 

Haçlı Seferlerinin daha sonraki yıllarda durduğunu söylemek isabetli olmaz. Afrika ve Arabistan topraklarına yapılan her sefer, bu zihniyetin bir yansımasıdır. O topraklarda daha kolay sonuç elde ettiler. Çoğunlukla ekonomik sebeplerle çıktıkları yolculuklar sonucunda “sömürü”  imparatorluğu kurmayı başardılar. Bununla birlikte, gözden kaçmaması gereken bir husus daha var sanırım; Haçlı zihniyeti nereye giderse gitsin dinden ve din adamlarından beslenmiş, misyonerlik faaliyetinden asla vazgeçmemiştir.

 

Bu vesile ile şu noktayı da belirtmekte fayda var; Haçlı Seferlerinin başlama tarihi, Türklerin Müslüman olma tarihlerinden hemen sonradır. Haçlı Seferlerinin başlamasındaki sebep, bence Türklerin İslam’la tanışmış olmasıdır. Sanırım o yüzden yıllarca, Türkler denilince Müslüman anlaşılmıştır. Türk olduğumuz sürece bu zihniyetle mücadele edecek gücümüz var demektir.