Okullar açıldı. Eğitim-Öğretim yılı başladı. Sokaklar hareketlendi, okul binaları şenlendi. Çocuklarımızın okula başlamaları bütün evleri yeniden canlandırdı.
Ülkemizin sahip olduğu önemli zenginlik kaynağı olan genç nüfusumuzun büyük bir bölümü öğrenci. 18 milyon öğrenci, 100 dünya ülkesinin nüfusundan fazla bir rakam.
Yazının başlığında kullandığım “Hayde” kelimesi, Karadeniz Bölgesine has bir deyiş. Çoşku, heyecan, sevgi, özlem, ifadeleri ile yüklü kalkışmaya ve yürümeye teşvik eden bir “ünleme, davet” sözcüğü.
“HAYDE” OKULA başlığı ile, çocukların neşesini, sevincini, ailelerin telaşını ifade etmek istedim.
Ayrıca; okula yalnız çocuklar değil, anneler, babalar, eğitim gönüllüleri, tabi ki en önemlisi öğretmenler yıl boyunca aynı ilgi ve heyecanla “HAYDE OKULA” çağrısına muhatap olmaları arzusundayız.
Yeni eğitim/öğretim yılının ülkemize hayırlar getirmesin, yapılan çalışmaların başarılı neticelere ulaşması dua ve dileğimizdir.
Eğitim/öğretim yılının başladığı her dönemde, yetkililerin mesajlarını dinlerken, eğitim ile alakalı beklentilerimizin cevabını arar dururuz. Eğitim problemlerinin çözümü ile alakalı yapılabileceklerin ortaya konmasını, gerekenlerin yapılmasını arzu ederiz.
Geleceğimizin; beklentilerimiz, umutlarımız doğrultusunda şekillenebilmesi için, çocuklarımızın eğitiminin kalitesini, sonuç alınabilir düzeyde olmasını düşünmek ve gereğini yapmak zorundayız.
Kendi çocuklarımızın eğitimini düşünmek, iyi bir eğitim alabilmesi için gereken fedakarlıklar yapmak ve gayret göstermek yeterli olabilir mi?
Ferdi olarak düşündüğümüzde normal bir durum. Toplumsal açıdan durum farklılık arzeder. Birlikte yaşamak zorunda olduğumuza göre, diğer çocukların eğitimi de bizi ilgilendirmeli.
Ülkemizin geleceğini inşa etmek, büyük ülke olmak –ki olmak zorundayız- eğitimin kaliteli ve milli olabilmesi için; aydınların, bütün siyası düşüncelerin ortak değerde buluşarak, kendimize uyabilecek eğitim sistemimizin ortaya çıkarılması ve uygulanması kaçınılmaz bir gerçek olarak önümüzde duruyor.
UNICEF vb. dünya araştırma kurumlarına göre, -ne kadar güvenilebilir- Türkiye’nin eğitim seviyesi dünya ülkelerinin oldukça gerisinde duruyor. Verilen rakamı yazmak, bir eğitimci olarak beni çok üzdüğü için yazmak içimden gelmiyor.
Ama; karşımızda duran önemli bir gerçek var. 18 milyon öğrenci arasından bu eğitim sistemi, ilim dünyasına katkıda bulunabilecek adam yetiştiremiyorsa, büyük bir yanlışın ve eksikliğin içinde bulunduğumuzun bir resmi değil mi?
TEOG sınavlarına göre, İlköğretim çağı eğitim seviyesinde yapılan eğitim çalışmalarının oldukça başarılı olduğu ortaya çıkıyor.
Sonrasında, lise ve üniversite basamaklarında ne oluyor da, olması gereken eğitim seviyesinin gerilerine düşüyoruz? Ne oluyor da, çocuklarımız ilköğretim eğitiminin sonunda gerizekalı durumuna düşüyorlar?
Eğitim ile ilgili yazdığım yazılarda, eğitim ile alakalı yapılması gerekenler konusunda görüşlerimiz ve tekliflerimiz olmuştu. Benim yapmaya çalıştığım, eğitim işlevinde yıllarca görev almış birisi olarak, tecrübelerimi ortaya koymak.
Eğitimcilerin tecrübe birikimlerini bir araya getirip analiz ederek ilmi veriler doğrultusunda, eğitim planlanmasında istifade edilmesi uzmanların işi.
Eğitim kalitesinin dünya standartlarının gerisinde oluşunun sebeplerini ortaya koyan uzmanların en çok üzerinde durduğu konu, “EZBERCİ EĞİTİM.”
“Ezberci Eğitim” uzmanların ifadelerine göre, sormayı, merak etmeyi, araştırmayı engellemekte. Bizim eğitim sistemimizin temelinde hala ezbercilik var.
Eğitimde EZBERİN tamamen yok sayılması düşünülemez. Ama sistemin omurgası durumunda da olmamalı.
AKP hükümetlerinin son zamanlarda yaptığı eğitim çalışmalarına da göz atmak gerekirse, şunları ifade etmek gerekir.
Okul ve derslik konusu çözüme kavuşturuldu. Öğrencilerin, öğretmenlerin kılık-kıyafet dayatması sonlandırıldı. Ders kitapları bedelsiz verilmeye başlandı. Yüksek öğretim öğrencilerinin bursları yükseltildi, yurt hizmetleri geliştirildi.
En önemlisi, okul puanlarındaki farklılıklar giderildi. Son kararla, meslek liseleri, yerel ihtiyaca göre planlanıp eğitim verilmesi kararı alındı.
İlk, orta ve liselerde seçmeli ders sistemi ile, ilgi duyulan alanlarda eğitim imkanı sağlandı.
Bu yapılanlar elbette önemli. Bu çalışmaların temel anlayışı iyileştirme. Eğitim konusunda yapmamız gereken esas gerçek, MİLLİ BİR EĞİTİM SİSTEMİ.
Dünya ile yarışabilecek, öncü olabilecek bir nesil yetiştirmek istiyorsak:
Kendi gerçeklerimize, kültürümüze, kadim değerlerimize uygun eğitim programların uygulanması.
-Öğretmenin kalite ve seviyesini yükseltmenin gereklerini yerine getirmeli.
-Okulları yönetenlerin, eğitim lideri olma anlayışına getirilmeli.
-Eğitim faaliyetlerinde, yerel özelliklere yer açmalı, önemsenmeli.
-Eğitime emek vermiş, tecrübe sahibi eğitimcilerin katkıları sağlanmalı.
Eğitim reformunun başarılabilmesi için, siyasi görüşlerin, farklı düşüncelerin eğitim konusunda ortak anlayışta buluşması kaçınılmaz bir gerçek.