Allah dinini, gönderiliş amacını ve özünü en güzel ifade eden bir isimle isimlendirmiş, ona “İslam” demiştir. İslam “teslim olmak” demektir. “Barış, huzur, güven, selamet ve emniyet” demektir. Teslim olunmaya tek layık olan, esenlik, güven, huzur, emniyet ve selametin kaynağı (es-Selam) olan Allah, hep birlikte barış ve huzur içerisinde mutlu bir hayat yaşayalım diye bize bu dini göndermiştir. Bu dine inananlara da Allah’a teslim olmak suretiyle barış ve huzura eren kimseler anlamında “Müslüman” adını vermiştir.
İslam hem Allah’a teslim olmayı ve böylece onunla barışık olmayı ifade eder hem de emirlerine uymak suretiyle Kur’an ve Hz. Peygamber’le barışık olmayı ifade eder. Ayrıca İslam, hak ve hukuklarına dikkat etmek ve zarar verecek davranışlardan uzak durmak anlamında insanın kendisiyle, diğer insanlarla, toplumla, canlı cansız bütün varlıklarla barışık olmasını da gerektirir. Müslüman da bütün bu anlamlarıyla bir barış insanıdır.
Terör, kargaşa, ayrılık, kavga ve savaş ile taban tabana zıt olan İslam’ın esasını adından da belli olduğu gibi teslimiyet, barış, güven ve huzur oluşturur.
Müslümanların kardeşliğinden yola çıkarak bütün insanların kardeşliği anlayışını yerleştirmeye çalışan İslam dini, insanların huzurunu ve barış ortamını bozacak her türlü düşünce, söz ve davranışı yasaklar; hukukun üstünlüğüne, sevgi ve hoşgörüye dayalı kardeşçe bir hayatın kurulmasını emreder. 49. Hucurat suresinin 11. ve 12. ayetlerinde Allah, kötü zan, insanların gizliliklerini araştırma ve gıybet gibi fert ve topluma zararlı kötü davranışları yasaklayan kesin ifadelerden sonra devamla, birbirimize saygının Allah’a saygı anlamına geldiğine işaret ederek; “...O hâlde Allah’a karşı saygılı olun (takva)...” buyurur.
“Ey iman edenler! Hepiniz barış ve selamete girin de şeytanın adımlarına uymayın. Çünkü o sizin aranızı açan belli bir düşmandır.” (2. Bakara suresi, 208) buyurarak barışa çağırır. “...Hep birlikte Allah’ın ipine (kitabına, dinine) sımsıkı sarılın. Parçalanıp ayrılmayın. ...kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın.” (3. Al-i İmran suresi, 102-105) emirleriyle hep birlikte ve barış içinde yaşamanın önemine işaret eder. Hatta başka bir ayette İslam’a uymanın doğuracağı sonucun barış ve aydınlık yollarını bulmak olduğunu belirtir. (5. Maide suresi,16)
Kendini toplumdan tamamen soyutlayıp yalnız yaşamayı hoş görmeyen İslam, bireyin toplumda uyması gereken kurallar koyarak huzurlu ve barış içinde yaşamanın yollarını öğretir. (16. Nahl suresi, 64)
Namaz, hac gibi toplumsal yönü ağır basan ibadetler, bayramlar ve akrabayı, komşuyu görüp gözetmek gibi emirler toplumla uyumlu olmayı gerekli kılar.
İslam, insanların arasında yerleştirip yaymak istediği huzur ve barışı sevgi temeline oturtmuştur. Sevgiyi yeşertmek için sevdiğimiz kimseye sevdiğimizi söylememizi tavsiye eden Hz. Peygamber (Ebu Davud, Edeb, 113) ayrıca “İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de iman etmiş olamazsınız.” buyurarak birbirimizi sevmenin imanın şartlarından olduğunu anlatır ve yol gösterir: “Yerine getirdiğinizde birbirinizi seveceğiniz bir şeyi size söyleyeyim mi? Aranızda selamı yayınız.” (Müslim, İman, 93).
İslam’la hayat bulan bir hayat dileğiyle…
Allah ellerin(m)izi bırakmasın.