Alemlere rahmet olarak gönderilen Efendimiz(sav)’e “Tüm insanlığa rehber ve rahmet olması için gönderilen (Neml77)” yüce kitabımızı ne kadar tanıyoruz?
Hayatımızın içine ne kadar dahil ediyoruz? Sadece cenazelere okunan, sonrasında öpüp dantelli örtüler içinde yüksekçe bir yere astığımız bir kitap mı? Yoksa günlük en az beş sayfa okuyup yahut ayda bir hatim yapıp emir ve yasaklarını mealinden öğrenip, hayata geçirmeye çabaladığımız her an elimizin altındaki hayat rehberimiz mi?
Bu hafta, bu sorulardan yola çıkarak kitabımız Kur’an-ı Kerimi tanıma, anlama ve sevip hayata geçirme niyetiyle siz sevgili okurlarıma böyle bir yazı kaleme alıyorum. Bu haftadan itibaren kalemimiz elverdiğince Rabbimin izni ve inayetiyle kitabımızı anlamaya yönelik önce bir kısım genel bilgiler sonra sure sure kısa bilgiler paylaşmak istiyorum.
Şu bir gerçek ki insan sevdiğini merak eder, araştırır ve öğrenir. Dünyaya yegane gönderiliş amacımız olan kulluk yapabilmek için başvuracağımız ilk kaynak şüphesiz Kur’an-ı Kerim.
Ayetlerde geçen beyanıyla: “Anlayabilesiniz diye biz onu Arapça bir Kur’an olarak indirdik.” (Yusuf/2, Zuhruf/3) Kendinden önce gönderilen kitapların aksine İsrailoğullarına değil, Hz.İsmail as. soyundan gelen Arap ırkına mensup Hz. Peygamber Efendimize onun aracılığıyla tüm insanlığa gönderilmiştir. İçinde bulunduğu topluluğu düşününce anlaşılır olması için haliyle onların diliyle anlaşılır bir Arap lisanıyla gönderilmiştir.
Gökten bir anda toplu şeklinde gönderilen bir kitap değildir. 23 yıl gibi uzun bir zaman diliminde peyderpey yani parça parça Cebrail (as) vasıtasıyla Peygamber Efendimize öğretilmek suretiyle indirilmiştir. Bu durumun en önemli hikmeti de yaşanan gelişmeler üzerine insanlara kimi zaman nasihat etme kimi zaman da eski kavimlerin yaşantıları anlatılarak uyarma amacıdır. Öyle ki yüce kitabımız Kur’an-ı Kerim 1400 yıl önceki insanları uyarırken günümüz insanlarına da seslenen yaşantı değişse de insan fıtratının değişmeyeceğini her dönemde benzer olayların vuku bulacağını kanıtlayan tazecik bir membadır.
Kur’anı Kerim, Buruc suresinde bildirildiğine göre korunan levha anlamına gelen yedi kat göğün üzerindeki “Levhi Mahfuz”da korunmaktadır. Orası şeytanlara yasak bir yer olup tahrif edilmesi imkansızdır. Levhi mahfuzdan yere en yakın göğe “Beytül İzze”ye toplu halde indirilmiş. Oradan da Hz. Peygamber Efendimize parça parça gönderilmiştir.
Peygamber Efendimize ilk olarak Nur Dağı’nın Hira mağarasında 610 yılında Alak suresinin ilk 5 ayeti Cebrail (as)vasıtasıyla gelmiştir.
Kur’an-ı Kerim’in diğer isimleri: El Furkan, El Burhan, El Hüda, Eş Şifa, Er Ruh, El Beyan…şeklindedir.
Açık alamet, iz, mucize anlamlarına gelen “ayet”, Kur’an-ı Kerim cümlelerine verilen isimdir. En uzun ayet, Bakara suresinin 282.ayetidir. Müdayene ayeti olarak biline bu ayet borç konusuyla ilgilidir.
Kuranı Kerim’de 114 sure bulunur. En uzun sure Bakara, en kısa sure Kevser suresidir. Tam bir sure olarak inen ilk sure Fatiha; son sure ise Nasr’dır. Kur’an-ı Kerimdeki yeri düşünüldüğünde ilk sırada Fatiha; son sırada Nas suresi bulunmaktadır.
Her sure Besmele ile başlar. Besmele ile başlamayan tek sure Tevbe suresidir. Bir istisnai durum da Neml suresi 30.ayette Besmele ayet ortasında geçmekte. Burada Hz. Süleyman’ın Sebe melikesi Belkıs’a yazığı mektubun ilk cümlesinin besmele ile başladığını görüyoruz.
Hz. Peygamber döneminde sahabeler tarafından ezberlenerek korunan Kur’an, Biri Maune ve Yemame savaşları başta olmak üzere pek çok savaşta hafız şehitler verilmesi sebebiyle yazılmaya başlanmıştır. Cem adı verilen toplama dönemi, Hz. Ebubekir döneminde Hz. Ömer’in teklifi ve çabalarıyla gerçekleşti. Hz. Osman döneminde İstinsah edildi. Çoğaltılan nüshalar Mekke’den Medine, Şam, Basra, Yemen, Kufe ve Bahreyn’e gönderildi.
Emeviler’in en parlak zamanı olan Abdülmelik b. Mervan döneminde Arap olmayanların da İslam’a girmesiyle noktasız ve harekesiz olarak yazılan ilk nüshalarda yanlış okumalar baş gösterdi. Bunun üzerine Basra valisi Ziyad b.Sümeyye, Ebul Esved ed Düeli’ye müracat edip işaret koymasını istedi.
Ebu’l Abbas Musa Abdullah adındaki Abbasi halifesi döneminde Halil b. Ahmed tarafından bugünkü harekeleme yapılmış oldu.
Peygamber Efendimiz’in güzel bir hadisi ile bu haftayı noktalayalım: “Sizin en hayırlınız Kur’an-ı Kerim’i öğrenen ve öğreteninizdir.”