Film izlemek, gezip eğlenmek, konsere ve tiyatroya gitmek, yazı yazmak, kitap okumak gibi etkinlikler yerine getirdiğinizde size heyecan veriyor ve sizi motive edip farklı edimlere yönelmenizi sağlıyorsa bunu yapmaya devam edersiniz kuşkusuz. Size iyi olduğunuzu hissettiren bu ve benzeri davranışlar zamanla size özgü davranış kalıbına dönüşür, sizinle özdeşleşir tekrar ettiğiniz sürece sizden bir şeyler yansıtır çevrenize.
Hayat dediğiniz şey farklı döngülerin bütününden ibarettir. Devamlı ve düzenli olarak yaptığınız davranışlar yani rutinler olduğu gibi, arada bir karşılaştığınız sıra dışı olaylar da yok değildir. Her ne yapıyor iseniz yaptığınız şey size keyif veriyor, sizi motive edip başarılı olmanıza katkı sunuyorsa tekrar eder durursunuz gücünüz yettiğince. İsteyerek, bilerek, severek ve zevkle yaptığınız uğraş veya davranışlar içinizi ısıtıyor, size yaşama sevinci veriyor ise ne ala. Değil ise yaptıklarınızı gözden geçirmeniz gerekecektir. Bununla birlikte isteminiz dışında meydana gelen bazı olaylar beklemediğiniz bir anda çalabilir kapınızı. Tabir yerinde ise hayat; “üç bilinmeyenli bir denklem” gibidir. Bu denklemin çözümüyle uğraşırken zamana yenik düşmek mukadderdir çoğu zaman. Hayat sürprizleri sever ve yaşadığınız sürece size sürpriz veya sürprizler hazırlar bıkmadan usanmadan. Bu sürprizler hayatınızın her evresinde sizi bekler, ummadığınız bir anda karşınıza çıkıverir. Nihayetinde siz bir öğrencisinizdir hayat ise öğretmen. Hayat sizi sınar, sabır ve tevekkülünüzü değerlendirir mütemadiyen. Bir de bakmışsınız bilinmezlik denizinde, dalgaların arasında sağa sola yalpalayan tek kürekli bir balıkçı kayığının içindesinizdir. Ne gideceğiniz yer bellidir, ne varacağınız liman.
Hayatta ne yaptığınız, ne yapacağınız; nasıl yaşayıp ne ile meşgul olacağınız tamamen sizin iradenizle ilgilidir. Öğretileriniz, inancınız, sevinç ve heyecanınız, kaygılarınız, olumlu ve/ya olumsuz duygularınız bir yol harita koyar önünüze. Yolunuz tuzaklarla dolu, takip edeceğiniz güzergâh sarp ve engebeli olsa dahi inanç ve özgüveniniz varsa er veya geç hedefinize ulaşırsınız. Bunun için O’nun ipine sıkı sıkıya sarılmayı unutmamak gerek.
Hayat bir ressamdır aynı zamanda. Elinde fırça, önündeki tuvale rengârenk boyalarla yapar durur resminizi. Yazdığım’ Hayat’ adlı şiirin dizelerinde şöyle demişim yıllar önce: Hayat eline almış bir fırça/ Yüzüme renk verir çizgiler çizer/ Bir mana belirir her dokunuşunda/ Sanki bana çok şey anlatmak ister/ Anlıma kazınır geçmişin izi/ Yüzüme yerleşir küçük benekler/ Hayat bu konuşturur dilsizi/ Bana ne tez geçti o günlerin der/ Siyah sakalımı ve saçlarımı/ Bir fırça darbesiyle beyaza boyar/ umursamaz akan gözyaşlarımı/ Beni bir şekilden bir şekle koyar.
Mevlâna Celâlettin Rumi’nin seçtiği en temel felsefe hümanizmindir. O Dünya hayatının geçici olduğunu ve fani yaşamdaki maddeciliğin insan ilişkilerindeki en zararlı unsur olduğunu savunur. Hz. Pirin görüşüne göre önemli olan yaşadığınız sürece, insan olmak ve insanca hareket edebilmektir.
Üstat Necip Fazıl bir sözünde; “Fazla önemsemeyin bu hayatı, nasıl olsa içinden canlı çıkamayacaksınız.” Der. Elbette Dünyalık işleri fazla önemsememek gerek. Esas olan ahiretin tarlası Dünya’dan bereketli bir mahsulle terki diyar etmektir vesselam.
Allaha emanet olunuz.