Hayal(Et) Sözleşme: İstanbul(!)

Şenol Metin

Küresel Oligarşinin sınırsız desteğinde güçlü bir network oluşturan MOR KLAN’lara rağmen Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın İstanbul Sözleşmesini feshetmesi cesaretli bir o kadar da değerli bir hamledir. Cumhurbaşkanımız milli reflekslere, sivil insiyatife verdiği değeri bu hamlesi ile izhar etmiştir. Minnettarız.

15 Eylül 2020’de yine bu sayfada ‘İstanbul Sözleşmesi Nedir, Ne Değildir?’ başlığı ile bir değerlendirmede bulunmuştuk. Yazımızda özetle;

‘Avrupa Konseyi tarafından hazırlanıp imzaya açılan İstanbul Sözleşmesi, Türkiye tarafından hiçbir çekince koyulmadan 2011 yılında imzalanmış, 2012 yılında onaylanmış ve 2014 yılında yürürlüğe girmiş bir sözleşmedir, nas değildir. Nasıl özgür irademiz ile sözleşmeyi imzalayıp yürürlüğe koymuş isek, yine özgür irademiz ile sözleşmeden çekilebiliriz.’ demiştik ve şükürler olsun ki Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan tarafından yayınlanan 20 Mart 2021 tarihli 3718 Nolu Karar ile Sözleşmeden özgür irademiz ile ÇEKİLDİK!

Yine yazımızda,

‘Sözleşme, imza ve yürürlük aşamasında kamuoyunun bilgisine sunulmamış, tartışılmamış ve 24 Kasım 2011'de saat 23.00’te Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde 247 vekilden 246’sının kabul oyu, 1 vekilin çekimser oyu ile "onaylayarak", parlamentosundan geçiren ilk ülke olmuştur.  İmza ve yürürlük aşamalarında tartışılmayan, kamuoyunun bilgisinden kaçırılan metin toplumsal yaşamda getirdiği sorunlar nedeni ile bugün bütün yönleriyle tartışılmaktadır. Bu durum Türkiye’de toplumsal sorunlara duyarlı özgür bir sivil toplumun varlığının tescilidir. İstanbul Sözleşmesi geçmişte tartışılmadan, toplumsal kabul aranmadan yürürlüğe girdi. Bugün  de tartışılarak, toplumsal kabul aranarak yürürlükten kaldırılabilir.’ demiştik.

Muesses Nizamın dikte ettiği, tartışılmadan kabul edilen Sözleşme, kabul edildiği günden itibaren sivil toplum tarafından tartışıla tartışıla KALDIRILDI!

Yine yazımızda;

‘Kadına yönelik şiddeti engellemek için hazırlanan İstanbul Sözleşmesi ve eki metinler, Türkiye dahil hiçbir ülkede kadına yönelik şiddeti engellemekte başarılı olamamıştır.  Kadın ve Aile Politikalarında Türkiye’ye rol model olan İskandinav ülkelerinde kadına yönelik şiddetin arttığı ve aile istatistiklerinin bozulduğu gerçeği dikkate aldığımızda Kadına yönelik şiddeti engellemek için imzaladığımız sözleşmeden, kadına yönelik şiddeti engellemede yetersiz kaldığı için çekilebiliriz. Dün uluslararası metinlerden aldığı destek ile kadına yönelik şiddeti engellemeye çalışan Türkiye, bugün özgür iradesi ile kendi kültürel kodlarına uygun metinler üzerinden kadına yönelik şiddeti engelleyebilir.’ demiştik.

Kadına şiddeti engellemekte yetersizliği çok açık olan İstanbul Sözleşmesi yerine Bize ait değerlerle, yalnızca Kadına yönelik değil, insana hatta tüm varlığa yönelik şiddeti,Bize ait metinlerle engelleyeceğiz.

Bunun için tüm eğitim sistemimizde topyekün bir reform ile öncelikle varlık tasavvurumuzu kök değerlerimizle yeniden tahayyül ile işe başlayacağız. Meşakkatli bir yolculuk ama başaracağız.

Diyeceğiz ki;                              

‘İnsan, varlığın efendisi değil, varlığın en mükemmel halidir. Bu hal O’na hükmetme yetkisi değil, hizmet mükellefiyeti yükler.’ Böyle bir mesuliyyet şuurundaki İnsan, değil Kadına, kurda, kuşa, taşa, toprağa şiddet uygulayamaz, merhamet nazarı ile bakar, muhabbet ile muamele eder.

‘Cümle yaradılmışa bir göz ile bakmayan, Halka müderris olsa hakikatte âsîdir.’ Hikmetine tam bir teslimiyete var mısınız!

‘Varım!’ diyorsanız haykıralım,

Bizi kök değerlerimizle buluşturacak eğitim reformu için haykıralım.

Bir de…

Kadına yönelik şiddetin hikayelerini incelediğimizde şiddete eşlik eden 2 şeyi görüyoruz;

Alkol ile Queer Aile olarak teknik tanımlaması yapılan Normal-Dışı Aile…

Eğer gerçekten kadına yönelik şiddeti, çocuğa yönelik şiddeti hatta erkeğe yönelik şiddeti engellemek istiyorsak bu ikisi ile mücadele etmek zorundayız.

Bu yazımda Alkol ile ilgili birkaç cümle kurmak istiyorum;

Kadına yönelik şiddet olaylarından % 70’inden fazlasında alkolün ortamda bulunduğuna dair Türkiye dahilpekçok ülkeden veri var. Kadına şiddetin önlenmesi için;

Alkol satışındaki yaş sınırı yükseltilmelidir.Alkol servisinin yapıldığı disko, gece kulübü, pub, bar gibi eğlence yerlerine giriş yaş sınırı da yükseltilmelidir.

Yetişkin olmayan bireylerin girebildiği market, alışveriş merkezi gibi yerlerde alkol satışı engellenmelidir. Aynı şekilde alkollü ürün servisi yapılan restaurant, kafe gibi yerlere yanlarında aileleri olsa dahi yetişkin olmayan bireylerin girmesine izin verilmemelidir.

Ardından kadına yönelik şiddet şüphelisi veya öfke kontrolü sorunu yaşayan bireylere yönelik alkollü ürün satışı engellenmeli ve bu amaçla bu kişilerin kullandıkları banka ve kredi kartlarının alkollü ürün ödemelerinde kullanılması engellenmelidir.

Queer Aile ile ilgili değerlendirmemiz sonraki yazımızda…