Ocak ayı gelmesine rağmen yurdun büyük kısmına daha kar yağmadı. Yağmur istenilen seviyede değil, kuraklık kapıda. Sözde herkes bu durumdan şikâyetçi ama çözüm için adım atan yok. Küresel ısınma, iklim değişiklikleri gibi afili kavramlarla suçu başkalarına atıp, kendimizi kandırmaya devam ediyoruz.
Hayatın bereketi kalmadı. Başta insan olmak üzere her şeyin kalitesi günden güne düşüyor. İşin tuhaf tarafı çıplak gözle görülebilen düşüş, kalitesizlik önemsenmiyor. Düşüş, kalitesizlik değil, değişim o, bu zamanda artık böyle deniliyor. Dile getirilemese de onaylamayla, gösterilen tepkilerle bu durum normalmiş gibi karşılanıyor. Neme lazımcı yaklaşım yüzünden her şeyi normal görmemiz bekleniyor. Aykırı şeyler söyleyecek olsan senin de işin gücün yok mu? Bu işler sana mı kaldı, bir senin yazıp söylemenle düzelir mi bu işler diye tepki görüyoruz, deli yerine konuluyoruz.
Her şeyin böyle suyu çıkınca bırakın vasatı, adinin de bayası, düşmüşün de aşağısına rıza göstermemiz isteniyor, biz de buna dünden gönüllü olursak yaşadığımız hayatta normaldir. İnsanlar sırf ekonomik nedenlerle, doğalgazdan biraz tasarruf edebilir miyiz derdiyle havanın sıcak olmasına seviniyor. Çünkü ortalama son yirmi yılda hayat standardımızda önemli değişiklikler oldu. Lakin bu sunulan standart da yaşayabilecek imkâna sahip değiliz. Önceden kış gelmeden hazırlık yapılırdı. Herkes bütçesine, yakacağı soba sayısına göre birkaç ton kömür, odun, talaş alırdı. Durumu iyi olan ailelerin evlerinde aynı anda birkaç soba yakılırken görece yoksul olanlarda ise bir soba ile idare edilirdi. Ayrı yatan çocukların odasına yatmadan önce odanın soğuğu kırılsın diye odunla, talaşla birkaç saat sürecek bir sıcaklık sağlanırdı.
Günümüzde ise şehir merkezlerinde doğalgazsız ev kalmadı. Lakin yüksek faturalar yüzünden insanların eli kombiye gitmiyor. Eski tip apartmanlarda ise doğalgaz olmasına rağmen daha ekonomik olduğundan soba yakılmaya devam ediliyor. Herkesin bildiği şeyleri niye tekrar ediyorum? Çünkü bilmek yetmiyor, başta yöneticilerimiz olmak üzere çoğu insan görmezden geliyor, kuru ezberlerle konforun bozulmaması isteniyor.
Diyanetin zaman zaman yaptırdığı yağmur duaları sorgulanıyor. Akılları sıra dua ile yağmur yağar mı diye dalga geçmeye çalışıyorlar. Diğer taraftan bu mallara ayetlerle, hadislerle, geçmişteki örneklerle laf yetiştirmeye uğraşanlar oluyor. Sana ne kardeşim biz duamızı ederiz, yağar ya da yağmaz o Allah'ın bileceği iş, sen kendi çöplüğünde eşinmeye devam et deyip konuyu kapatamıyoruz...
Kimse kusura bakmasın yağışın olmaması, kuraklığın artması falan tamamen bizim suçumuz, nefsimizin azmasından kaynaklı... Bilimsel olarak elbette kılıflar bulunur ama bu budur. İşin tuhaf tarafı yaşadığımız hayatla gerek ülkenin gerekse dünyanın gündemi arasında dağlar kadar fark var. Bugün sokağa çıkıp sorsak herkese göre ülkenin bir numaralı sorunu ekonomi. Lakin siyasilerimiz iktidarı ve muhalefetiyle başka bir dünyada yaşıyor. Konu vatandaşın derdi olunca birbirlerinden farkları kalmıyor. Zamanında bu ülkede bakanlık, milletvekilliği yapmış bir CHP'li başörtüsü üzerinden bundan 25 yıl öncesinde kalmış, kalması gereken saçma bir tartışma çıkarıyor. Herkeste balıklama konuya giriyor. İktidar kanadından gereken tepkiler verilmesine rağmen mevzu gündemden düşürülmüyor.
Yanlış anlaşılmasın önemsiz bir konu değil. Muhtemel bir CHP iktidarında başörtüsü konusunda okullar başta olmak üzere kamunun her alanında sorun çıkarılacağını, yasakların yeniden başlayacağını zaten biliyoruz. Bize düşen boş lakırdıları bir kenara bırakıp ülkenin ekonomisinin toparlanması için elimizden geleni yapmaktır. Çünkü ekonomi böyle giderse önümüzdeki seçimlerde istenilmeyen sonuçlarla karşılaşılabilir. Çünkü başörtüsü başta olmak üzere 90'lı yıllarda yaşanılan birçok mağduriyet 30 yaş altının büyük bir kısmına masal gibi geliyor. Bugün 15 yaşında olanlar bir sonraki seçimlerde oy kullanacak. Herkesin öncelikli derdi kendi konforu yani ekonomi. Bu sorun çözülmezse ne yaparsak, ne kadar konuşursak boş...
Havanın mevsim normallerine dönmesini istiyorsak önce kendimizin sonrasında da bütün siyasetçilerin silkelenip kendisine gelmesi gerekiyor. Diğer türlüsü zor, imkânsız... Yağışı hak etmemiz lazım. Bunun yolu da kendimize çekidüzen vermekten geçiyor.