İnsanın yakın bir dostunun arkasından vefatıyla ilgili yazı yazması kolay değil.
Geçen yıl, amansız bir hastalığa yakalanan Ali Küçük hocamız, uzun bir tedavinin ardından bu dünyadaki hayatını noktaladı. Her bidayetin bir nihayeti vardır. Demek ki, ötelerden kendisine biçilen ömür bu kadarmış. Yüce Allah’tan geldik, nihayetinde O’na döneceğiz. Esas olan, bize emanet edilen bu ömrü, emanet sahibinin emrinde hesabı verilir bir şekilde yaşayabilmektir. Bu bağlamda değerli dostum, arkadaşım, kardeşim Ali hocamız da güzel bir hayat yaşadılar. Kendisini 80’li yıllardan beri tanırım. Kader birliği ettiğimiz hocalarımızdan birisi.. Gerek yurt dışında ve gerekse yurt içinde yaptığı din hizmetlerinde onun hedef ve gayesi, sadece Allah’ı razı etmek olmuştur. Kısa bir dönem resmi görevinden sonra sivil bir şekilde Allah’ın dinini anlatma, yayma ve yaşama yolunda mücadele etti. Buna bütün sevenleri ve öğrencileri şâhittir.
Ali hocamız, bu dönemde en büyük cihadın eğitimle yapılacağına inandığı için birey ve toplumun eğitimine büyük önem vermiştir. Çalışmalarını hem yaygın ve hem de örgün eğitimde birlikte sürdürmüştür. O, bireysel değişim olmadan toplumsal değişimin olamayacağına inanırdı. Bu sebeple ilk defa Konya’mızda 1985 yılında “Özel Lale Erkek Lisesi” bir eğitim gönüllüsü olan Ali KÜÇÜK ve Abdullah Büyük hocalarımızın önderliğinde açıldı. “En iyi yatırım insana yapılan yatırımdır” düşüncesi hocamızın temel felsefesini oluştururdu. Bugüne kadar Özel Lale Erkek Lisesi hem yurt içinden ve hem de yurt dışından binlerce öğrenciye eğitim hizmeti vermiştir. Bugün anaokulu, ilkokul, ortaokul ve lisesiyle çok önemli bir eğitim kurumu haline gelmiştir. Bunda Ali Küçük hocamızın emeği çoktur.
İlahiyatçı bir yazar olan Ali Küçük hocamız, Müslüman camianın çıkardığı birçok dergide dini içerikli yazılar da yazmıştır. İyi bir hatip, iyi bir konuşmacı olan hocamız bütün zamanını Kur’an ve nebevî sünnetin anlaşılmasına adamıştır. Haftada 40-50 ders halkası vardı. Toplumun her kesimine sohbet ederdi. Bu yolda tamamen kendi imkânlarıyla hareket eder, kimseye yük olmazdı. Müspet anlamda “müstağni” idi. O, peygamberlerin dediği gibi “ben ücretimi âlemlerin rabbi olan Yüce Allah’tan isterim” inancını bu yolda şiar edinmişti. Yaptığı tefsir sohbetleri birikimini “Besâiru’l-Kur’an” adını verdiği tefsiri ile kitaplaştırdı. Orta ölçekte herkesin anlayabileceği bir dilde yazılan bu tefsir, mesaj yüklüdür. Ayrıca, 40 hadis şerhini de saymak gerekir.
İki ay önce kendisini evinde ziyaret etmiş, birlikte bir muhasebe yapmıştık. Hastalıktan, dostlardan ve ileriye dönük projelerinden konuşmuştuk. Ağır hastalığına rağmen neşesinden ve dava azminden bir şey kaybetmediğini görmüştüm. O, ehl-i hikmetin “gökten belâ kar gibi yağsa ânın adına aşk denir” felsefesine inanmıştı. Bana “Ramazan hocam, sadece bir şeye üzülüyorum. Henüz Kur’an derslerime başlayamadım. Allah’ımdan en büyük isteğim, yeniden sohbet halkalarına gitmek ve toplumdaki yangını söndürme faaliyetlerine katılmaktır” demişti.
Ali Küçük hocamız bir ay öncesine kadar baya kendisini toparlamış, kemoterapi ilaçlarının yan etkisiyle gözlerinde meydana gelen rahatsızlıkları tedavi ettiriyordu. Bizler de onu sağlıklı görünce umutlanmıştık. Hatta çarşı-pazarda da bazı arkadaşları ziyaret ettiğini öğrenmiştik. Son haftalarda sağlığında ani bozulmalar baş gösterdi. Böbrek yetmezliği gibi hususlar ortaya çıktı. Bu sebeple NEÜ Tıp Fakültesi yoğun bakım ünitesine kaldırılmıştı.
Hocamızı 6 Kasım 2017 tarihinde Sultan Selim camiinde ikindiden sonra kıldığımız cenaze namazına müteakip kalabalık bir cemaatle üçler mezarlığına defnettik. Biz onun, örnek yaşantısına, ilmiyle âmil oluşuna ve ümmet davasına söz ve eylemiyle katkıda bulunduğuna şahidiz. Allah’ım sen de buna şahit ol. Ali Hocamız şu fani dünyada; davet, tebliğ ve ilmi mirası aktarma görevini vâris-i enbiya olarak yerine getirdi. Onun için yeryüzü bir mihrap ve kürsü oldu. Her türlü ortamda irşat faaliyetlerinden geri kalmadı.
Onu çok arayacağız. Mekânın Cennet Olsun Değerli Hocam!..