Partilerde aday adaylığı süreçleri başlayalı beri her gün yeni adaylar gündeme geliyor, yeni isimler tartışmaya açılıyor. Bir yanda aday adayı olup, listeye girme derdine giren ve sayıları binleri bulan ‘talipliler’, diğer yanda kendilerine teklif götürülerek siyasete girmesi istenen ünlüler.
Davetle siyasete gelmesi istenen isimlerin tamamı kamuoyu tarafından bilinen kişiler. Bu durum, partilerin seçimi önemsediklerinin ve sonuçları etkileyebilecek flaş isimleri listeye alma telaşına düştüklerinin göstergesi olarak yorumlanabilir. Siyasi çekişme ve rekabet iyiden iyiye kızışıyor.
Bugünlerde son derece şaşırtıcı isimler piyasada dolaşıyor. Benim favorim Eski Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç. MHP’den aday olacağı konuşuluyor. İddiaları kendisi de yalanlamıyor.
Aday olursa durum nasıl açıklanacak, merak ediyorum. Sözgelimi Kılıçdaroğlu çıkıp Meclis kürsüsünden Kılıç’ı eleştirecek mi? Hakan Fidan için söylediklerinin yarısını onun için de sarf edebilecek mi? Yoksa aralarındaki ‘Kılıç’ ortak paydası buna mani mi? Bekleyip, göreceğiz.
Ya, Oktay Vural? MİT Müsteşarı için yenilir, yutulur cinsten olmayan ve siyasi nezaketi zorlayan beyanlarını tekrar gözden geçirecek mi? Haşim Kılıç’a da bir lafı olacak mı? Siyaset işte böyle bir şey. Bin düşünecek, bir konuşacaksınız. Benzer bir duruma düşmemek için her zaman kapıda belli bir ‘aralık’ bırakacaksınız. Yoksa iyi olmuyor. Tükürdüğünüz şeyi, yalamak zorunda kalabilirsiniz.
Zira Anayasa Mahkemesi gibi yargının en tepesinde bulunan kuruluşun başkanlığından bir siyasi partinin milletvekilliğine geçişin açıklanması epeyce zor. Kamuoyu olur, olmaz şekilde konuşacak. Nihayetinde ‘torba değil, büzemezsin’. Siyasete adım atanlar, kamu makamı talep edenler tartışılırlar. Eleştirilirler. Mahkeme başkanlığının verdiği dokunulmazlık, sağladığı ‘masuniyet’ karinesi yok artık.
Şimdi anlaşıldı Kılıçdaroğlu’nun geçen haftaki ‘bombası’. Boşuna değilmiş ‘Anayasa Mahkemesi’nde CHP ve MHP aleyhine kapatma davası açılacak’ tartışmaları. Güya, Kılıç siyasete çekilerek, Anayasa Mahkemesi başkanlığı yapan bir şahıs aracılığıyla kendilerine ‘güvence’ oluşturacaklar.
Ya, yıllardır Kılıç hakkında CHP’liler tarafından söylenenler? Edilen laflar? Allah var, MHP daha duyarlı ve bilinçli idi. Görevi başındaki yüksek mahkeme üyelerine laf etme gibi bir gelenekleri yok. Ama CHP öyle mi? İşlerine gelen kararlar verildiğinde iyi, verilmediğinde ise kötü.
Ama muhalefet siyasi ikballerini ortak bir paydada birleştirmekte bir beis görmüyor. Yedi, sekiz ay önce, Cumhurbaşkanlığı seçimi döneminde aynı adayı destekleyerek, omuz omuza propaganda yaptıkları Ekmeleddin İhsanoğlu ‘deneyimi’ boşuna ‘kurgulanmamıştı’. Muhalefet aynı saflarda Erdoğan ‘korkusuyla’ birleştirilecek, birlikte ‘iş yapma’ kültürleri geliştirilmişti.
Bugün MHP, CHP, BBP, DSP, SP fark etmez. Hepsinin ortak amacı Ak Parti’nin iktidardan uzaklaştırılması. Yerine kimin geleceği umurlarında değil. Kılıç bir can simidi olarak MHP’nin boynuna takıldı. MHP’nin kurtuluşu, muhalefetin kurtuluşu demek.
Oysa, Haşim Kılıç isminin özdeşleştiği Yüksek Mahkeme çok hassas bir makam. Siyasi partilerin hesaplarını denetliyor, onlar aleyhine açılan kapatma davalarını karara bağlıyor. Partilerle ilgili doğrudan görevli mahkeme, yani. Hem de kararları başkaca bir ulusal mahkemeye götürülemiyor.
Kamuoyu adaylığı tartışacak. Belki kıyaslamalar yapacak. AYM kararlarını, Haşim Kılıç’ın özellikle son bir buçuk – iki yıldır verdiği kararları irdeleyecek. Hafızasını yoklayacak. Mahkemenin verdiği tüm kararlar ortalığa dökülecek, saçılacak.
Kimse bu hengâmede bürokratik görev olarak ve sivil siyasi makamların sevk ve idaresinde görevini sürdüren MİT’i ve Müsteşarını hatırlamayacak. Hakan Fidan meselesi unutulacak. Danıştay’da açılan dava gündemden düşecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın sabık AYM Başkanı hakkında kullandığı ifadelerin doğruluğu teyit edilecek. Kılıç muhalefete hayır getirmeyecek. Onlar da tartışılmaktan ve eleştirilmekten alıkonamayacaklar.
Haşim Kılıç açısından MHP uzak bir tercih değil. O kadrolara yabancı değil. Söylemlerine, yüzde yüz olmasa da aşina. Kırşehir’li sonuçta. Orta Anadolu siyasi ve sosyal kültüründen geliyor.
Kanaatimce bu karar Kılıç’ı bitirebilecek bir adım. Yıllarca tarafsızlık iddiası yapan, verdiği kararlarla son yirmi beş yıla damga vuran bir şahıs TBMM’de gündelik tartışmaların ‘sosu’ haline gelecek. Anayasa tecrübesi ve bilgi birikimi siyasi konjonktürün civcivli ortamında araya karışıp, gidecek.
Tüm hukukçu geçmişi, altına imza attığı kararlar ve 65 yıllık hayatı didik didik edilecek. Hakkında edilen laflar değerlendirilecek. Ben olsaydım buna tevessül etmezdim. Devletin üç numaralı koltuğundan, sıradan bir milletvekilliğine geçiş anlaşılır gibi bir durum değil.
Ayrıca bir de Eski Merkez Bankası Başkanı Durmuş Yılmaz meselesi var. O da MHP’den aday olacak. Yılmaz da son dönemlere kadar etkin bir bürokrat olarak görev yaptı. Merkez Bankası döneminin sonunda kendisine Köşk’te görev verildi.
Asıl üzerinde kafa yorulması gereken konu geçen hafta da tartıştığımız Eski Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ‘ilgisi’. Onun durumu da gündeme gelmişti. Yok, aktif siyasete girecek, girmeyecek mevzuları yapılmıştı.
Yukarıda isimlerini zikrettiğim iki bürokratın ortak paydası Abdullah Gül’e yakınlıkları ve ‘paralel’e mesafe koyamamaları. Yüksek sesle dillendiresim gelmiyor ama ‘acaba, Abdullah Gül’ün işaretiyle mi MHP saflarına katıldılar, TBMM’de bulunmak istiyorlar’ demeden kendimi alamıyorum.
İnşallah öyle değildir. Böyleyse Abdullah Gül de silinir, gider. Giderken de kendisine yakın siyasette ve idarede etkin kişileri de beraberinde götürür.
Benim gördüğümü, Başbakan ve Cumhurbaşkanı görmüyor olamazlar…